22 Nisan 2012 Pazar

    Türk Milletinin Geçirdiği İki Büyük Kültür ve Medeniyet Değişimi

    18 Nisan 2011, 18:04
    Bu makale 866 kez okundu
    Türk Milletinin Geçirdiği İki Büyük Kültür ve Medeniyet Değişimi
    Zahit YILDIRIM

    Bugün merhum Osman Turan’ın bir makalesinden yola çıkarak, milletimizin binlerce yıllık tarihinde geçirdiği iki büyük değişimden söz edeceğiz. Bu makale merhumun “Türkler ve İslamiyet” isimli ve dokuz makaleden oluşan eserinin başında yer alan aynı isimli makalesidir. Makalede Osman Turan geniş bir vukufla Türklerin İslam öncesindeki dini durumları, diğer dinlerle olan ilişkileri, bazı Türk topluluklarının Budizm, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi dinlere girmeleri; bu dinlerin o toplulukların genel yapısında meydana getirdiği değişmeler, İslamiyet’in ortaya çıkışı ve Türklerin başlangıçta İslam’a mesafeli durmalarının sebeplerini anlatmaktadır.

    Bu iki değişimin başlangıçlarına dikkat ettiğimizde arasında on asırlık bir zaman vardır.

    Birinci Değişim miladi sekizinci asır ortalarında başlamış ve yaklaşık üç asır sürmüştür. İkincisi ise XVIII. asrın ilk çeyreğinde başlamış ve henüz devam etmektedir.

    Birinci değişimin öncesinde, Türk Milleti binlerce yıllık tarihi geçmişinde onlarca devlet kurmuş, bir o kadarını da yine bir başka Türk devleti yıkmış, geniş coğrafyaları hâkimiyet altına almış ise de buralarda kalıcı olamamıştır.

    Bu ilk değişimin başlangıcı Bulgar Türkleri ile başlamış, Karahanlılar, Gaznelilerle devam etmiş ve Selçuklularca tamamlamışlardır.

    Selçukluların İslam dünyasına geldikleri ve hâkim oldukları tarihin öncesine bakarsak, bugünkü İslam dünyasının durumu arasında benzerlikler görürüz. O gün de İslam dünyasında siyasi ve güçlü bir birliktelik yoktu. Müslüman toplumlar arasında siyasi, fikri, etnik, inanç-mezhep kavgaları almış yürümüştü. Otoritesizlik Müslümanların her yerde hor hakir görülmelerine, ezilmelerine sebebiyet veriyordu. Özellikle Hint’ten ve İran’ın eski inançlarından doğan ve yeni imiş gibi görünen birçok felsefi cereyan İslam âleminde büyük kavgaların yaşanmasına ve insanların birbirlerini yok etmelerine sebep oluyordu.

    Türklerin İslamlaşması ve Selçuk istilasının İslam Dünyasında meydana getirdiği sinerjiden bahsetmektedir. Selçuklular İslam medeniyetine girdikten sonra İslam Dünyasındaki başıboşluğun ortadan kalkarak siyasi bir birlikteliğin meydana geldiğinden söz etmektedir.

    Yine Selçukluların İslam dünyasına girdikleri dönemdeki Türk nüfusunu, ekonomik ve kültürel seviyesini, ilim durumunu incelediğimizde, belirtilen konularda her bakımdan İslam dünyasından geri bir durumdadır. Yani nüfusu daha az, belki de içerisine girdiği medeniyetin nüfusunun onda biri nispetinde bile değildi. Ekonomik bakımdan da oldukça düşük düzeyde idi. Kültür ve medeniyet bakımından da İslam dünyasından geri durumda idi. Ancak geleneksel teşkilatçılık ve devlet kurma tecrübesi bakımından İslam dünyasındaki kavimlerden daha ileri düzeyde idi. Ayrıca zinde güçlerden oluşması da onun artısı olmuştur.

    Selçukluların İslam Dünyasında başarılı olmalarının bir diğer önemli sebebi de ilmi, medreseler vasıtasıyla geniş halk kitlelerine ulaştırması, ondan istifade ederek toplumda meydana gelen inanç kargaşasını gidermesidir. Bir başka ifade ile İlmi devlet ve toplum yararına ilk defa Selçuklular kullanmışlar ve bunda da büyük başarılar elde etmişlerdir. Bir başka ifadeyle Selçuklular kendilerinden fikren ve medeniyet olarak üstün olan İslam toplumunu, yine kendisinden aynı özellikler bakımından üstte olan Hint ve İran’ın yıkıcı ve ifsad edici felsefî-fikrî cereyanlarından İslam ilmini objektif bir şekilde medreselerde binlerce insana öğretip, onların da bütün toplumun aydınlanmasına zemin hazırlamışlardır. Böylece içerisine girdiği dünyayı çekip çevirmiş, on asır sürecek bir liderlik yapmıştır. Elbette ki burada Türklerin İslamiyet’e yaptığı kadar, ondan da uzun asırları planlayacak ve kendisini daha ebedî yaşatacak güzellikler kazanmıştır. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için İslam öncesi Türk devletlerinin hâkimiyet sürelerine ve bu hakimiyetin bitmesi ile birlikte o devleti kuran topluluğun ne kadar kısa sürede yok olduğunu görmek yeterlidir.

    Şunu da belirtmek gerekir ki, özelde Selçuklular, genelde Türkler dinlerini değiştirmişlerdi.

    Osman Turan, Türklerin İslam inanç ve medeniyeti çerçevesine girmesiyle meydana gelen değişmeleri kısaca şu şekilde hülasa etmektedir:

    1-      Türklerin İslam dünyasının mukadderatı üzerinde büyük bir âmil olmaları göçebe unsurun İslamlaşmasının, binaenaleyh Selçuk istilasının bir sonucudur.

    2-      Bu İslamlaşma İslam medeniyetinin üstünlüğü ile İslam dini esaslarının Türklerin inanış ve mizaçlarına uygun gelmesi gibi başlıca iki amilin tesirinde meydana gelmiştir.

    3-      İslam medeniyetini kurmak şerefi Araplara ait ise de onu yaşatmak ve onlar nispetinde yaymak şerefi Türklere aittir. Türkler olmasa idi İslamiyet’in XI. Asırdan sonra iç ve dış tehlikeler dolayısıyla akıbeti meşkûk, Haçlı taarruzlarıyla yıkılmağa mahkûm olurdu.

    4-      Türkler, İslam medeniyetinin kuruluşunda Araplar ve İranlılarla birlikte çalıştılarsa da, türlü âmillerin tesiriyle, bu medeniyet çerçevesi içerisinde Araplara ve İranlılara nazaran İslâmî Türk kültürü ihmale uğradı ve başlangıç asırlarında onlar kadar gelişemedi.

    5-      Türk tarihinin en mühim devresi İslam medeniyeti içerisinde yaratılmış ve Osmanlılar en son ve büyük azameti temsil etmiştir.

    İkinci değişime gelince onun da XVIII. yüzyılın ilk çeyreğinde başladığını belirtmiştik. Yani Lale devri Osmanlının geleneksel azamet iddiasından şüpheye düşerek Avrupa’ya başka bir gözle baktığı bir devirdir. Bu devirle birlikte yavaş yavaş Osmanlı zihnini batıya döndürmeye başlamıştır. Bu dönüş Tanzimat ve Cumhuriyetle tamamlanmıştır.

    Batı da bu dönüşümü kendi açısından oldukça iyi idare etmiştir. Beş asır (XIII-XVIII. asırlar) doğunun bilim, kültür, felsefe vs. bütün eserlerini inceleyip, ondan yeni sentezler yaparak bize farklı bir şeyler sunma gayretine düşmüştür. Bu sentezler hala da devam etmektedir (Bugünkü bir gazete haberinden bir misal vermek gerekirse, ABD. Ortadoğu’daki psikolojik operasyonlar için yıllık 750 milyon $ harcıyor). Hatta Batı bu konuda o kadar ileri gitmiştir ki, biz bunların yaptığı göz boyamalarını son bir asırdır anlamaya başladık ve ona karşı kendimizi savunmaya ise yeni yeni başlıyoruz.

    Selçuklunun bir avantajı tarihi Türk Teşkilatçılığı ise diğeri de içine girdiği medeniyetin silahlarından çok ileri düzeyde istifade etmiştir. Bu silahların başlıcası nedir diye sorulacak olursa; ilimdir diye cevaplamak gerekir. Selçuklular, tarihte ilmi ilk defa sistemli ve yaygın bir şekilde kullanarak İslam Coğrafyası’ndaki birçok problemi çözmüştür. Bugün biz de aynısını yapmak durumundayız.

    Bugünkü Anadolu Türklüğü’nü, içine girmeye çalıştığı Batı Medeniyeti (diğer adı ile Avrupa Birliği) ile nüfus, medeniyet, kültür, bilim, teknolojik ve ekonomik seviye bakımlarından mukayese ettiğimizde, Avrupa’nın üstünlüklerini kabul etmek gerekir.

    Ancak yine on asır önceki gibi onlara karşı avantaj olarak kullanabileceğimiz. Üstünlüklerimiz vardır. Bu üstünlükler nelerdir? Bunları ortaya koyacak olursak: İlk olarak Türk Milletinin Aile yapısı. Bir toplumun devamlılığının en önemli sigortası ailedir. Aile yapısı sağlam olan toplumlar devamlılık bakımından daha büyük avantajlara sahiptir.

    İkincisi genç nüfus: Bu husus aslında birincinin sonucudur. Zira batılı toplumlara baktığımızda düzenli bir aile yapısı yoktur. İnsanlar bireysel zevkler peşindedir. Toplumun devamı onlar için bir problem teşkil etmemektedir. Öyle olunca da çocuk yapmak, yetiştirmek, onun sıkıntılarına katlanmak zor gelmektedir. Bu sebeple de nüfus bakımından yaşlanmaktadır.

    Üçüncü olarak tarihi tecrübeyi zikretmeliyiz. Bir insanın hayatında da, milletlerin hayatında da tecrübenin yeri ve önemi büyüktür. Bir şeyi bir kere yapan bir insan/millet onu bir kere daha yapmaması için bir sebep yoktur.

    Bu hususlar daha da artırılabilir. Ancak fazla uzatmamak için burada kesiyoruz. Fakat on asır önceki tecrübenin tekrarlanabilmesi için biz yeni nesillerimize bu tecrübeleri öğretip, çağın gerekleriyle birlikte temel milli ve manevi değerlerimizi öğretmemiz gerekir. Tabiri caizse, gençlerimize yüzmeyi öğretip Okyanus’a öylece bırakmamız gerekir. Ancak okyanusta gezerken ne tür düşmanlar, tehlikeler olduğunu da öğretmemiz, o tehlike ve düşmanla karşılaşıldığında nasıl başa çıkacaklarını öğretmek de lazımdır.

    Gençlerden şunu da istiyoruz: Hangi alanda olursa olsun her genç, en azından bir batı ve bir de doğu dilini mutlaka okuyacak, yazacak ve dertlerini anlatacak düzeyde öğrenmelidir. Bunu yaparken de kendini kaybetmemelidir.
    Sağlık ve esenlikle kalın.
    mzahit60@gmail.com

    YORUM YAZ

    • Ad Soyad:

    • Yorum:

    •  

      @name x

    • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    • Yorumlar

      Toplam 2 yorum mevcut

    • zekerya batur 12 ay önce yorumlandı

      Değişim insanın ruhunda vardır. Fakat bu değişimin özden uzaklaşma ya da özü reddetme gibi bir durumu berabaerinde getirmesi tedirginlik yaratmaktadır.Sayın Hocam'ın belirttiği gibi insanların dil öğrenmesi ya da yeni kültürler hakkında bilgi edinmesi bu çağda olması gereken zorunluklar olarak görülmektedir. Tarih boyunca insanlık değişimi yaşarak gelmiştir. Bundan sonra da devam edecektir... Burada önemli olan geçmişi bilerek geleceği bu geçmişten kuvvet alarak değişime ve gelişmeye gitmektir. Bu anlamda Sayın Hocam, son derecece dikkat çekici bir noktaya değinmiştir. Elinize sağlık...

    • Cengiz ERMİŞ 13 ay önce yorumlandı

      Sayın hocam anlatınız çok anlamlı olmakla birlikte şu gerçeği de söylemeden edemiyeceğim.İslamla müşerref olan Türkler kimliklerini kaybetmemekle birlikte İslamdan başka dinleri seçenler asimile olup Türk kimliklerini kaybetmişlerdir.Mesela Bulgarlar,macarlar vb.

    GAZETE MANŞETLERİ


    HAVA DURUMU

    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:

    ANKET Sonuçlar Tümü

    ?Sizce Hangi Yayın Organı Daha Etkin ?

    NAMAZ VAKİTLERİ

    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:

    e-gazete

    kim kimdir?

    • Afitabi

    KARİKATÜR

    ARŞİV