03 Mart 2012 Cumartesi

    CEVŞEN SEKTÖRÜ VE SAKAL-I ŞERİF

    02 Haziran 2011, 11:27
    Bu makale 424 kez okundu
    CEVŞEN SEKTÖRÜ VE SAKAL-I ŞERİF
    Adem GÖKSÜGÜR

     “Neden İslam’ı değil de İslam dışılığı anlatıyorsun?” sorusuna çok sık muhatap oluyorum. Cevabı çok basit; İslam Allah tarafından açık ve seçik olarak Kuran’da ortaya konmuştur. Biz İlahiyatçılara düşen asıl görev de, İslam dışılığı deşifre etmek, aralara serpiştirilen hurafeleri ayıklamak ve İslam’ı arı duru olarak insanlara sunmaktır. Michelangelo’nun “mermerdeki fazlalıkları atıyorum geriye kalan heykel oluyor” dediği gibi İslam dışılığı ayıklamak gerekir. Pirincin içindeki taşları ayıklar gibi… Hiç kuşkusuz pirincin içindeki en tehlikeli taşlar siyah taşlar değil, beyaz taşlardır. Cevşen de İslam’ın bir parçası zannedilen beyaz taşlardandır, ayıklanmalıdır. Sağlıklı İslam kaynaklarında yer almayan cevşen, özellikle bazı cemaatlerin olmazsa olmazları arasındadır. Cevşen sadece Şia kaynaklarında yer almaktadır. Bu gerçek bizzat sözünü ettiğim cemaat tarafından da itiraf edilmektedir.

    Şii kaynaklardaki Cevşen profili, Musa el-Kazımdan itibaren imamlar yoluyla Hz. Peygambere nispet edilmiş bir hadis olarak rivayet edilen, yaklaşık 15 sayfalık metinde yer almaktadır. Söz konusu kaynakta yer alan şu ifadeler nasıl bir hurafeyle karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne sermektedir:

     Allah Cevşen-i Kebiri dünyayı yaratmadan 50 bin yıl önce arşa yazmıştır. Bu duayı okuyan veya yazılı olarak üzerinde bulunduran kimse, dünyada her türlü beladan, afet, hastalık, yangın ve soygundan korunduğu gibi Allah ile kendisi arasında perde kalmaz ve bütün istekleri yerine getirilir. Cevşen-i Kebir ile Allah’a yakaran kimseye, Bedir şehitleri derecesinde 900 bin şehit sevabı verilir. Bu duayı kefeninin üzerine yazan mümin ise azap görmez.

    Dua hiç şüphe yok ki, inanan insanın en önemli silahıdır. Kuran ve Sünnet buna açıkça işaret eder. Dua Allah’a yakarmaktır, kulun Rabbine halini arzetmesidir. Bu arz etmenin lisanı, uzunluğu kısalığı hiç önemli değildir. Yeter ki samimi ve gösterişten uzak olsun. Allah içtenlikle kendisine yönelen kulunu hangi dilde yakarırsa yakarsın anlar ve kulu için hayırlı ise bu isteğini yerine getirir. Bu yakarmaya bazı nesneleri aracı olarak kullanmak da en hafif bir ifadeyle putperestliktir.

    “Fetiş” ilkel dinlerin unsurlarından biridir. Anlamı da içinde gizli güç bulunduğuna inanılan nesnelerdir. Renkli taşlar ilkel insanlar tarafından delinerek “boncuk” haline getirilip kolye gibi taşınırdı. Bu sayede insanın kötü ruhlardan korunduğuna inanılırdı. Muska, cevşen, nazar boncuğu gibi objeler de çağdaş dünyaya yutturulan ilkel fetişlerdir. Özel muşambalara sarılarak muska haline getirilen kâğıt parçalarında yer alan Kuran ayetleri bile olsa fetiştir, Çünkü Allah Kuran’ı boynumuzda taşıyalım diye göndermemiştir. Hatta okuyup üfleyelim diye de göndermemiştir. Anlayalım ve hayata geçirelim diye göndermiştir. Kuran inanalar için şifa kaynağıdır, reçetedir. Reçete de gereği yapılırsa şifa verir. Hekim tarafından hastaya verilen reçete muşambalara sarılıp hastanın boynuna asılsa, ya da içeriği okunup hastaya üflense şifa verir mi?  Bu eylemi yapana ya ilkel gözüyle bakılır ya da deli diye gülüp geçilir.

    Cevşen sektörü ülkemizde oldukça kar getiren bir sektöre dönüşmüştür. Altın ve gümüş kılıflı olanından kristal kılıf içindeki zemzem suyunda yüzenine kadar oldukça pahalı cevşen türleri vardır. Bu anlayışın yaygınlaşmasına neden olan en önemli unsur “Sakal-ı Şerif” hurafesidir. Yüzyıllardan beri peygamberimize ait olup olmadığı dahi bilinmeyen bir tüy parçasını kırk parça bohçalardan törenlerle açıp kandil gecelerinde yüzümüze gözümüze sürmedik mi? Sadece Akhisar gibi bir ilçede bile birkaç tane “Sakal-ı Şerif” mevcuttur. Buna ülkemizdeki tüm il ve ilçeleri ve İslam dünyasındaki yöreleri de katarsanız Allah’ın elçisi 63 yıllık ömrünün çoğunu sakal dağıtmaya ayırmıştır sonucu çıkmaz mı? Bu sakal tüyü peygamberimize ait bile olsa yüzümüze gözümüze sürmenin ve bu tüyün yüzü suyu hürmetine Allah’tan yardım dilemenin hükmü açıkça şirktir. Fatiha suresindeki “ancak sana kulluk eder ancak senden yardım dileriz” prensibinin ruhuna da aykırıdır.

    “Cevşen” gibi ilkel güvenlik duvarları, “sakal-ı şerif” gibi paganlar son ve mükemmel bir dinin unsurları olamaz, bunları ayıklamak önemli bir vecibedir…

    YORUM YAZ

    • Ad Soyad:

    • Yorum:

    •  

      @name x

    • UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
    • Yorumlar

      Toplam 3 yorum mevcut

    • Adem Göksügür 9 ay önce yorumlandı

      Duaların en güzeli yine Kuran'da yer alır. Fatiha'ya baktığınızda Allah'dan kula değil de sanki kuldan Allah'a gider mahiyettedir. Allah adeta bana bu sözlerle dua edin demektedir. Uydurma hadislere dayanan ne olduğu da anlaşılmayan bir takım sözleri kutsamak ne derece doğru takdirinize bırakıyorum. Şer odakları tarih boyunca Allah'ın sözlerini bozmuşlardır, ancak Allah'ın koruması altında olan Kuran-ı Mübin sapa sağlam ortadadır. Kuran'ı bozamayan bu odaklar hadisler uydurarak O'na alternatif getirmeye kalkmışlar ve dini bozmya çalışmışlardır. Müslüman uyanık olur. Kuran'a alternatif olarak ne getirilirse getirilsin reddetme mecburiyetimiz var. Bu imanımızın gereğidir.

    • Abdullah Eraçıkbaş 9 ay önce yorumlandı

      Sayın yazar herşeyden önce şu bilinmelidir ki, cevşen bir dualar kitabıdır. Dua ise hadis-i şeriflerle de sabittir ki "Kulluğun
      özüdür. Allah, kullarına "Duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var. Dua edin, cevap vereyim" diye seslenir. Bir şeyin bazıları
      tarafından kötüye kullanılması ya da ticarileştirilmesi, onun toptan reddedilmesini gerektirmez. Bıçak ekmek de keser, el de.
      Kendi dikkatsizliğimizle elimizi kestiğimizde bıçak kötüdür diyebilir miyiz?
      Sakal-ı şerif meselesine gelince, evet birtakım abartılı davranışlar
      olsa da, dinde cahil bırakılmışlık sebebiyle "şirk"i andıran görüntüler yaşansa da sakal-ı şerifler (velek ki ona ait olmasa bile)
      Peygamberimizi hatıra getirdiği ve ona selat ve selam gönderilmeye vesile olduğu için, değerlidir.
      Selam ve saygılarımla...

      Abdullah Eraçıkbaş
      İstanbul'da bir Tosyalı

    • mustafa nihat ağacıkoğlu 10 ay önce yorumlandı

      Rabbim razı olduğu hayat hizasında tutsun bizi ve tevhidi anlamda muvahhidlerden eylesin.Yoıksa kıldığımız namaz,tuttuğumuz oruç,verdiğimiz zekat,yaptığımız haccın eğer muvahhide değilsek Rabbimiz katında kıymeti harbiyesinin olmadığı Kurani bir malumat olarak her inananın nazarına sunulmakta.Uyarıcı olan Adem beyi bu makalesiyle tebrik ediyorum.

    GAZETE MANŞETLERİ


    HAVA DURUMU

    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:

    ANKET Sonuçlar Tümü

    ?Sizce Hangi Yayın Organı Daha Etkin ?

    NAMAZ VAKİTLERİ

    Görüntülemek istediğiniz ili seçiniz:

    e-gazete

    kim kimdir?

    • Celal - Zade Mustafa Çelebi

    ARŞİV