Yarın sevgililer günü.Sevmenin diliyle konuşan,sevmenin güzelliklerini giyinip kuşananların günü.Sevmesini birikip futursuzca harcayabilenlerin günü.Haddi zatında sevgiliyi temenni etmenin haz ve heyecanını zirvelere taşıyanların günü.Bu meyanda sevgilisi olanların tatlı bir telaş içerisinde günü gün etmenin derdine düştükleri ama sevgilisi olanın,sevmeyi şiar edinip bırakın bir güne hapsetmeyi nefes alıp verdiği her ana atfedenlerin hakedişi.Sevgiliyi güzelleyip gözleyenlerin bakışında anlam bulan ve sevdiği kadar saygı gösterılmeyi de ihmal etmeyenlerin bu günü aslında yılın her günü yaşadıkları ve yaşattıkları da gerçek.İşte sevgilisi olanların muhataplarına aşağıda ki gibi bir mektupla seslendiklerinde muhabbetin kayda geçeceği,yaşanılan heranın devasalaşıp içinin dolacağı malum olacaktır.
Mevla görelim neyler/ neylerse güzel eyler!
Bu sözlerin müellifini hepiniz tanıyorsunuz aslında. Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri’ni bu ünlü şiirinin dışında ünlü eseri “Marifetname “ adlı ilginç eseriyle de bilir ve severiz.
Ancak bu değerli mutasavvıfın bunların dışında eşlerine yazdığı mektuplar başka güzel, başka anlamlıdır. Gurbete çıktığı demlerde eşlerine farklı farklı ve kişisel özelliklerine uygun aşk ve sevgi mektupları yazarak gönüllerini alan ve sevgisini ifade eden İbrahim Hakkı Efendinin bu mektuplarından birini “Sevgililer Günü” için sizlere bir fikir verir düşüncesiyle parantez içine aldık:
“ İzzetli, hürmetli, hakikatli, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asıllı, usullu, akıllı, iz’anlı, hünerli, marifetli, üsluplu, güzel huylu, tatlı dilli, uzun boylu, ince belli, kıl ayıpsız hatunum, helalim Firdevs Hatun huzuruna;
Derun-i dilden ve can ü gönülden selamlar ve dualar edip ol mübarek nazik hatırın sual ederiz, Huda’nın birliğine emanet veririz. Benim nazlı yar-ı gam-gûsârım, benim şenliğim, şöhretim, benim sevdiğim, keyfim, benim canım Firdevs’im
Neylersin, nişlersin, ne keyiftesin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin? Benim güzelim, garip gönlünü ne ile eğlersin? Okur musun, nakış mı işlersin, oynar mısın, güler misin?
Firdevs, Firdevs, o saçların seveyim, o kaşın seveyim, o gözün seveyim, o yüzün seveyim, ayıpsız canın seveyim, sakın benden küsmeyesin ki gönlüm sıkılmasın. Kusurlarımı affet, ahret hakkını helal eyle. Bu uçkuru bana yadigâr mı verdin, yoksa bununla beni bağladın mı? Zira yadigâra ne hacet, hiç hatırımdan çıkmadın, gözüm önünde durursun. Böylece apayan gönlümdesin. Allah’a emanet olasın. Bin tabaka kâğıt yazsam seninle sözlerim bitmez. Şimdi mektubum boş olmasın için pak bürüncük gömlek göndermişim, mazur olsun.
Sizin hevesinize çermiği yaptırım inşallah tamam olanda sizinle bir gece anda çimeriz. Gönlünüz her isterse şehirden getirtesiniz, meyvesiz kalmayasınız, haftada bir ki kere çaylara, bahçelere çıkasınız, hapsolmayasınız, rahat olasınız. Allah’ın birliğine emanet olasınız!”
Bu mektubu dikkatle incelediğimizde bu ünlü mutasavvıfın eşinin bütün ihtiyaçlarını, maddi ve manevi anlamda mektubunda dile getirmiş, onun ruhunda hiçbir boşluk bırakmamak için ince detaylara girip, eşine huzur ve saadet temin etmek için çaba sarf ettiğini görüyoruz. !
Eşine, sevdiğine bu kadar içten mektup yazan ve onu bu denli düşünen kaç erkek kaldı acaba?
Bunu kestirmek zor olsa da mektubun, böylesi muhabbetlerin ve aşkların eşler ve sevgililer arasında olmadığını artık tahmin etmek çok zor değil ne yazık ki! Zira bu zevk ve eğlence toplumunda, bu gırtlağına kadar dünya telaşlarına batmış kadın ve erkeklerde kalbi terennümler maalesef unutulma noktasına gelmiştir.
Kalbimizin sesini duymuyoruz!
Sevgililer Günü adı altında bir tüketim çılgınlığı yaşanacak yarın. Herkes ne kadar çok para harcarsa, ya da harcanırsa o kadar çok sevdiğini ve sevildiğini sanma gafletine düşecek! Oysa hangi tek taş yüzük, hangi pırlanta kolye ve hangi gül bahçesi yukarıdaki mektubun içtenliğini, duygusunu, sevgisini, o asil güveni ve bağlılığı verir acaba?
Bedenen aynı mekânda ruhen kilometrelerce uzak coğrafyalarda gezinen ruhların sarmaş dolaş olması mümkün müdür? Aşk sırçasından düşmüşse, muhabbet yitirilmişse, hiçbir mücevher, hiçbir gün bunu telafi edemez. Sevmek, sevilmek gibi latif duyguların bir fiyatı yoktur, terazisi yoktur, günü yoktur, dünü yoktur!
Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi gibi sevdiklerimize sayısız güzel sıfatlarla seslenebiliyorsak, onların hayatımızdaki yeri tartışılmaz ise, aşk ve muhabbet sağanak sağanak yağıyorsa üzerimize bırakınız ayları günleri…
Aşk saatin kaç olduğunu bilip aldırmamaktır!
“Aşk bir erkeğin ya da kadının sevdiğini her şeyin üstünde görmesidir. Anlayış ve sevgi üzerine kurulmayan evlilik kutsallık kazanamaz. Aşkla kuşatılmış evlilik gerçek evliliktir! Diyor Tolstoy.
Bediüzzaman ise; “Aşk şiddetli bir muhabbettir” diyor.
Günümüz kadınları da tıpkı Firdevs Hatunlar gibi böyle nazik ve içli mektuplar almalıdır, gönülleri okşanmalıdır, hatırlanmalıdır ancak bu mutlaka sevgililer günün adı verilen ve tamamen maddileşen bir günde değil her güne dağıtılmalıdır.
Gerçi telefon ve internet ortamı duyguların anlık seyrine bile tanıklık ediyor ancak nedense bu duyguların tınısı ve büyüsünde bir problem olmalı ki aşklar sürmüyor, evlilikler çalkantılı, dostluklar pamuk ipliğine bağlı!
Samimiyetsiz ve duygusuz ilişkiler bitmeye mahkûmdur bu bir gerçek!
Bu 14 Şubat Sevgililer Gününde şöyle yürekten söylenen içli sözleri, kalpten yazılmış mektupları ve dualarla ve iyi niyetlerle örülmüş aşkları ve arkadaşlıkları ve dostlukları tesis edecek kaç kişi var acaba?
Günümüz insanının gerçekten de bütün bunlara çok ihtiyacı var. Zira insanlar mutsuz, bir yudum sevgi için sanal ve banal ortamın duygusuz ve hissiz ortamında aşk dileniyorlar!
Sözlerimizi kısa bir hikâye ile bitirelim:
Adamın biri Madam La Sabiere’e:
-Biz ne deli insanlarız, kadın erkek durmadan aşkı düşünürüz. Hâlbuki hayvanlar senede bir iki gün dışında fazla ilgilenmezler bu işle demiş!
La Sabiere şu cevabı vermiş:
-İşte bunun için onlar hayvan ya!
Ne diyelim Yunus’un temennisiyle veda edelim:
“Sevelim, sevilelim dünya kimseye kalmaz!”
Muhabbetle ve aşkla kalınız!
Yorum Gönder
Toplam Yorum Sayısı 3
Adem Göksügür 1 yıl önce yorumlandı
şirin için dağları delen ferhatların, aslı için yanan keremlerin, leyla için çöllere düşen leylaların harman olduğu memlekette papaz valentinin gününü kutlamak da neyin nesi? eline kalemine sağlık mirim...
Müşerref Çekirge 1 yıl önce yorumlandı
düşüncelerinize sağlık güzel bir örnek olmuş bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederiz bazılarımızın gerçekten ihtiyacı var bunları bilmeye
salih uslu 1 yıl önce yorumlandı
çok hoş.kesinlikle yazmak gerek ama sanırım biraz kabiliyet gerek.