Vergi denetimi, kamu hukuku içinde kamusal denetim kapsamında gerçekleştirilen bir denetimdir. Vergi denetimi yapısı itibarıyla bir tür kamusal dış denetimdir. Bir başka deyişle, egemenliği elinde bulunduran devlet, kamu harcamalarını karşılamak üzere kaynak (vergi) veren yurttaşlarının (vergi mükellefi / vergi sorumlusu) vergisel ödevlerini yerine getirip, getirmediklerini; hesaplarının ve kayıtlarının doğruyu yansıtıp, yansıtmadığını vergi denetimi yoluyla gerçekleştirir. Devletin kendi içinde yönelik değil, kendisine vergi verenlere yönelik denetimidir. Bu anlamda çok etkili, çok güçlü bir kamusal yetki kullanım alanıdır.
Devlet, kendisine vergi verenleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre üç yolla denetler: Yoklama,Bilgi İsteme,Vergi İncelemesi.
Beyan usulünde matrahların doğru beyan edilip, edilmediğinin tespiti bakımından vergi incelemeleri en önemli vergi denetim tekniğidir. Çağdaş hukuk devleti normlarını benimsemiş ülkelerde böylesine önemli bir yetki rasgele kullanılamaz. Ayrıca, vergi idaresi çağdaş hukuk devletinde vergi incelemesi yetkisini tehdit ve korkutma unsuru olarak bir silah gibi kullanamaz. Devlet, yurttaşlarını vergiyi ve vergi incelemesini silah olarak kullanarak tehdit etmez. Böyle bir olasılık dahi, hukuk devleti ilkelerinin yerle bir olması sonucunu doğurur. Bu bakımdan, vergi incelemesinde son derece özenli, duyarlı, ilkeli ve hukuki davranılması mükellef hak ve hukuku bakımından çok önemlidir. Devlet ile devleti oluşturan ana öğe yurttaşları arasında en kutsal sözleşme güven sözleşmesidir. Hukuken çok yüce olan güven sözleşmesinin herhangi bir nedenle sarsıntıya uğratılması çok tehlikeli sonuçlar doğurur. Bu güven sözleşmesinde kamu erkinin en güçlü araçlarından biri olan ve çok etkili sonuçlara yol açan vergi denetiminin çok özel bir yeri vardır. Durum böyle olunca, vergi inceleme yetkisinin yetkin ellerde olması, görev ve yetki çakışmasının her koşulda aranması, vergi incelemesi yapılırken nesnel ve hukuki olunması yaşamsaldır.
Vergi denetimi, çağdaş vergicilik yapan ülkelerde kamunun elindeki en güçlü dışsal kamusal denetim tekniğidir. Bu denetim, etkin ve hukuki kullanıldığında vergi kaçırmayı önleyen inanılmaz ürkütücü, caydırıcı bir yasal silahtır. Tüm silahlarda olduğu gibi, yerli yersiz kullanılmaması, kullanılırken gerekliliğinin hukuki olarak kesin ve tartışmasız bulunması ve aşırı bir özenle kullanılması zorunludur. Aksi takdirde, devlet ile yurttaş arasındaki kutsal güven sözleşmesi onarılamayacak biçimde yara alır. Ayrıca, vergi inceleme silahının etkisinin, gücünün ve görülemeyen ancak hissedilen caydırıcılık sihrinin ortadan kalkmasına yol açacak hoyratlıkta ve sıklıkta kullanılmaması gerekir.
Devlet ile yurttaş arasındaki güven sözleşmesinin en önemli öğelerinden biri vergi vermektir. Yurttaşların, devlet ve/veya devlet erkini kullananlar karşısında hukuki haklarını ve özgürlüklerini tam kullanmalarının en önemli güvencesi de vergi vermektir. Vergisini tam veren yurttaş, kendisine tam kamusal ve yarı kamusal mal ve hizmet sunan devleti ve/veya devlet organları karşısında sunulan hizmetin kalitesini, niteliğini, miktarını sorgulama hakkını ele geçirir. Sunulan tam kamusal ve/veya yarı kamusal mal ve hizmetlerden yakınısı olduğunda devlet otoritesi karşısında eğilmeden, bükülmeden, el etek öpmeden, dimdik ve onurlu biçimde hesap sorar. Devletini yönetenlerin (en yukarıdan en aşağıya kadar) yönetim erkini, yönetim şeklini sorgulama ve eleştirme hakkını ele geçirir. Verdiği vergilerin nerelerde kullanıldığının, niçin kullanıldığının hesabını sorar. Vergisini vermeyen, tam vermeyen veya zamanında vermeyen yurttaş ise, devlet ile arasındaki güven sözleşmesini bozan taraf olduğu için devlet gücü karşısında her koşulda yılgınlığa, bezginliğe ve korkuya düşer. Devlet otoritesi ile karşılaştığında ya da yüzleştiğinde siner ve hiçbir sorgulama sürecine girmeden ellerini kaldırıp teslim olur. Hatta devletin haksız ve hukuksuz uygulamaları karşısında bile yenik düşer; hakkını, hukukunu arayamaz. İşte böylesi süreçler içine giren ülkelerde kirlenme, çıkar sağlama, amca-dayı ilişkileri ve yer altı suç şebekeleri ve örgütleri gelişir. Böylesi ülkelerde devlet erkini kullananlar (seçilmiş ve/veya atanmış) kendilerinde Devlet- Yurttaş Sözleşmesinden gelmeyen güçler bulurlar. Bir başka deyişle, yurttaşın hak, hukuk ve özgürlüklerini hoyratça çiğnemekten, devlet gücünü kendi çıkarları için kullanmaktan kaçınmazlar. Çünkü böylesi ülkelerde yurttaş, kendisi için var olan devleti ve devlet erkini kullananları denetleme ve hesap sorma gücünü kendisinde bulamaz. Kaynak:İsmmo
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!