tosyahaberleri.com





banner72

Sultan Vahdettinin kara kutusu

30 Ocak 2012 Pazartesi 15:30
Bu haber 936 kez okundu

Son Osmanlı padişahı Sultan Vahdettinin kara kutusu bulundu

Sultan Vahdettinin kara kutusu

Son Osmanlı padişahı Vahdettinin başyaveri ve sırdaşı Avni Paşanın hatıratı yıllar sonra araştırmacı Osman Öndeş tarafından bulunup yayımlandı. Avni Paşa Anlatıyor isimli kitapta, Vahdettinin yanı sıra Mustafa Kemal Paşa, İsmet İnönü, Damat Ferit Paşa, Rauf Orbay gibi tarihi kişilikler hakkında anılar ve yakın tarihe bakışı değiştirecek birbirinden ilginç anektod ve iddialar var

Sabah gazetesinden İbrahim Altay, Öndeş ile bir araya geldi ve kitap üzerine bir söyleşi gerçekleştirdi..

İşte o röportaj: 

- Kimdir Avni Paşa ve hatıratı niçin önemlidir?
Avni Paşa, bahriye nazırlığı ve padişah başyaverliği yapmış önemli bir şahsiyetti. Osmanlı devletinin yıkılış ve Cumhuriyetin kuruluş sürecinde yaşananlara şahit olmuştu. Yaveri olarak Türkiyedeyken ve bir dostu olarak İtalyaya gittikten sonra, son padişah Vahdettinin çok yakınında bulunmuştu. Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü, Damat Ferit Paşa gibi eski ve yeni dönemin bilinen şahsiyetlerini şahsen tanıyordu. Onlarla birçok defalar buluşmuş, görüşmüş, ülkenin durumu ve geleceği hakkında fikir alışverişinde bulunmuştu.

Nasıl ulaştınız hatırata?
Hatıratının olduğu biliniyordu ama hiç yayımlanmamıştı. Avni Paşanın torunlarından Semih Baki, İskenderunda yaşayan arkadaşım Antuvan Makzumenin damadıdır. Bu vesileyle ulaştım kendisine. Hatırat üzerinde çalışmak isteğimi bildirdim. Olumlu karşıladı. Ailenin diğer fertleriyle görüşerek notların bir nüshasını benim için temin etti.

AVNİ PAŞA HAİN İLAN EDİLİYOR

Bu hatırat aile fertleri tarafından biliniyor ve bugüne kadar yayımlanmıyor. Niye?
Çünkü Avni Paşa, 150likler olarak bilinen listeye alınıyor ve bir bakıma hain ilan ediliyor. Aile fertlerinin bir kısmı Türkiyede yaşayan, ticari ve sosyal hayatta başarılı olmuş kişiler. Dedeleri hakkında oluşabilecek yanlış bir algının hayatlarını olumsuz yönde etkilemesinden korkuyorlar. Bir de Türkiyedeki siyasi ve tarihi tartışma ortamının daha hoşgörülü hale gelmesiyle de yakından ilgili bir durum şimdi yayımlanabilmesi.

150likler listesine alındığına göre Avni Paşa bir vatan haini miydi?
Söylediğiniz liste Cemal Kutayın tabiriyle tam bir faciadır. Lozan Anlaşmasında Türkiye Hükümetinin 150 kişinin yurda girişini ve orada oturmasını yasaklayabileceğine dair bir madde var. 150likler ismi buradan geliyor. Bunun üzerine bir hain belirleme süreci başlıyor. İşin komikliği de burada zaten. 149 ya da 151 değil ille de 150 kişi olacak. Bunun üzerine o zamanın Genelkurmayı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ayrı ayrı listeler hazırlıyor. Birinde 300, diğerinde daha fazla isim var. İşin ilginç tarafı bu listelerin ikisinde de Avni Paşanın ismi yok.

O zaman nasıl giriyor bu listeye?
Milletvekili Topçu İhsan Beyin zorlamasıyla oluyor. İhsan Bey bir zamanlar Avni Paşanın emrindeki birliklerde görevli bir subaydır. Avni Paşa tarafından tespit edilen bir usulsüzlüğü nedeniyle cezalandırılmış. Bu yüzden Paşaya husumet besliyor. Bir diğer mebus arkadaşını da yanına alarak onun adını son dakikada listeye ilave ettiriyor. Şunu da söylemem lazım. Bilahare Eryavuz soyadını alan bu İhsan Bey, Yavuz zırhlısının onarımı için havuz alımı sırasında bir Fransız şirketinden rüşvet aldığı iddiası ile Yüce Divanda yargılandı ve 1928 yılında hüküm giydi. Olay tarihe Yavuz-Havuz Yolsuzluğu olarak geçti. Hatta verilen karar, Yüce Divanın Cumhuriyet tarihinde verdiği ilk mahkumiyet kararı oldu. Bu karar nedeniyle 26 Ocak 1928 tarihinde İhsan Beyin milletvekilliği düştü. O da soyadını Topçu olarak değiştirdi.

AF ÇIKTIĞINDA BİLE TÜRKİYEYE DÖNMEDİ

Avni Paşa o sıralar yurtdışında. Nasıl karşılıyor bu kararı?
Esefle karşılıyor ve kabullenemiyor. Bakınız! Avni Paşa, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının Anadoluya geçmesini sağlamış kişidir. Bandırma vapurunu o bulmuştur kaptanı Atatürkün emrine o vermiştir. Gerekli tahsisatı o çıkartmıştır. Atatürkün geniş yetkilerle donatıldığını gösteren evrakı hazırlayan ve Harbiye Nazırı Şakir Paşaya mühürleten odur. Hatta, Anadolunun silahlanması için kendisini riske atmak pahasına da olsa bütün yetkilerini kullanmıştır. Avni Paşanın bir diğer acısı da Ankaradan aldığı talimat üzerine padişahın yanındaki yaverlik görevine son vermiş olmasıydı. Buna rağmen vatan haini olarak damgalanmayı hazmedemedi ve af çıktığında bile bu duyguları nedeniyle Türkiyeye geri dönmedi.

AVNİ PAŞA VAHDETTİNİN SIRDAŞI

Kitapta aslında sadece Avni Paşanın hatıratı yok. Son padişah Vahdettinin kayıp olduğu söylenen gizemli hatıratı ile ilgili tespitleriniz de var.
Vahdettinin bir sırdaş olarak gördüğü Avni Paşaya hatıratını yazdırdığı ve emanet ettiği söylenegelir. Hatta bu hatıratın maddi zorluklar içerisinde bulunan Avni Paşa tarafından son halife Abdülmecid Efendiye verdiği iddia edilir. Kitapta ayrıntılarıyla açıkladığım üzere bu iddialar bana gerçekçi gelmiyor. Benim bu hatırattaki verilerden yola çıkarak ulaştığım sonuca göre Vahdettinin yazdırdığı böyle bir hatırat yoktur. Sadece, Avni Paşanın hatıratı içerisinde kendisinin yazdığı bir bölüm vardır.

Bu kitapta yer verdiğiniz bazı fotoğrafları ilk kez gördük sanırım.
Onun da ilginç bir hikayesi var. Aile, hatıratı benimle paylaşmıştı ama yayımlama iznini ancak üzerindeki çalışmam beğenildikten sonra alabildim. Fotoğraflar da öyle oldu. Önce elimizde herkes tarafından bilinen birkaç fotoğraf vardı. Sonra Semih Baki Beyefendi, ailenin Paristeki fertleriyle görüştü ve bir sanduka içerisinde korunan çok sayıda resmi bizimle paylaştılar. Kitaba koyduğumuz fotoğrafların hepsi ilk kez yayımlanıyor.

Kitap nedeniyle sizi Cumhuriyet düşmanlığı ile filan suçlamasınlar!..
Artık Cumhuriyetimiz oturmuştur. Kimsenin saltanatı geri getirmek gibi bir amacı yoktur. Olsa bile bu ciddiye alınmaz. Bizim amacımız, tarihimizin doğru biçimde tartışılmasını ve öğrenilmesini sağlamaya çalışmak. Böylesine önemli bir vesikayı araştırmacılarla ve okurla paylaşmak. Nutuk, 19 Mayıs 1919da Samsuna ayak bastım diye başlıyor. Ama bunun bir de öncesi var.

SULTAN VAHDETTİNİN İTİRAF ETTİĞİ 3 BÜYÜK HATASI

Sultan Vahdettin, Türkiyeyi terk ettikten sonra İtalyaya gitti ve ölümüne kadar San Remoda ikamet etti. Avni Paşa, ondan dokuz ay önce Ankara hükümetinin ve İstanbuldaki politik hasımlarının baskılarına dayanamayarak hem padişah yaverliğinden ayrılmış hem de Romanyanın Köstence kentine göç etmişti. Vahdettin, San Remoya yerleşince Avni Paşayı davet etti. Paşa da bu davete icabet ederek ailesini alıp padişahın yakınlarında bir yere yerleşti.

Hatırat okunduğunda bu günlerde Vahdettinle Avni Paşanın uzun uzun dertleştikleri anlaşılıyor. Bu sohbetlerden birinde eski Sultan ona üç hatasını itiraf ediyor: Sultan Reşadın ardından saltanat makamını kabul etmek başta Ferit olmak üzere mütareke döneminin Tevfik, İzzet, Ali Rıza, Salih gibi paşalarına bel bağlamak ve Türk milletinin asırlardır hükmetmekte olan Osmanlı saltanatını yıkanlara biat edeceğine bir türlü inanmamak.

ATATÜRKÜN KENDİSİNE REVA GÖRDÜĞÜ MUAMELEDEN BÜYÜK ÜZÜNTÜ DUYDU

Kitapta ayrıntılı olarak da anlatıldığı üzere Vahdettin, Sultan Reşadın ölüm haberini aldıktan sonra tahta geçmeye istekli olmamış Talat ve Enver paşalar tarafından adeta zorlanmış. Padişahlığı boyunca çevresinde bulunan yönetici zümreye güvenmemiş. Ve son olarak hakkında: Mustafa Kemal Paşa ile Almanyaya beraber gittik, yakından tanırım hırsı ile zekasını gördüm. Hırsı zekasına galip gelirse kötü olur, zekası hırsına galip gelirse yararlı olur, dediği Mustafa Kemal Paşanın kendisine reva gördüğü muameleden büyük üzüntü duymuş.

VATANI SATTI DENMESİNİ KABUL EDEMEDİ

Ömrünün son yıllarını yoksulluk içerisinde geçirdiği halde vatanı sattı denmesini kabul edememiş. Vahdettinin ölümünden sonra İtalyadan ayrılan Avni Paşa 1934 yılında Lübnanın Cünye kentinde öldü ve mezarı Cünyede bulunuyor.

GAZETECİ HASAN CEMAL PADİŞAH MI OLACAKTI?

Kitapta birçoğu bugüne kadar pek gündeme gelmemiş ve duyulmamış birbirinden ilginç anı ve anektodlar var.

Bunlardan bazıları şöyle:

* Kitapta, Filistin cephesinde yaşananlar anlatılıyor. 7. Ordu komutanı olarak bu savaşta görev alan Mustafa Kemal Paşanın da aynı cephede savaşan diğer ordu komutanlarıyla birlikte bu hezimetten sorumlu olduğu ima ediliyor. Daha da önemlisi Şamı savunmakla görevlendirilen Albay İsmetin (İnönü) Sorumluluklarını, görevini ve Şamı yüzüstü terk edip, kendi kararıyla Halepe firar ettiği ve oradan da İstanbula kaçtığı anlatılıyor. Avni Paşa daha da ileri giderek İzmire girilmesi sırasında Yunanlı komutanlar bile askerleriyle birlikte teslim oldular bizim komutanlar askerleri teslim edip kendilerini kurtardılar anlamına gelecek sözler söylüyor.

* Mustafa Kemal Paşa, Filistin cephesinden dönüşünde Avni Paşayla aynı trende yolculuk yapmıştır. Bozgundan sonra İstanbulla haberleşen Atatürk, Fethi Beyin (Okyar) Dahiliye Nazırı, kendisinin de Harbiye Nazırı yapılmasını istemiştir. İzzet Paşa, bu taleplerin kabul edildiğini bildirir kendisine. Atatürk ayrıca savaşın kaybedildiğinin kabul edilip mütareke yapılmasını da önermiştir. Tren, İstanbul Maltepeye ulaştığında aldıkları bir gazeteden İzzet Paşa kabinesinin düştüğünü ve yerine Tevfik Paşanın getirildiğini okurlar. Mustafa Kemal Paşa üzüntüsünü gizlemez.

* Avni Paşanın ikisinde de bulunduğu Damat Ferit Paşa hükümetleri hakkında yakından gözlemleri var. Bu hükümetlerin ölünün techiz ve tekfini yani gömülmeye hazır hale getirilmesiyle görevli hükümetler olduğunu yazıyor. Avni Paşanın hatıralarında Ferid Paşanın kişiliği ve hayat tarzı ayrıntılı bir şekilde ele alınarak adeta bir portresi çıkarılmış. Okuduğunuzda Cumhuriyet döneminde vatan haini ve mürteci olarak tanımlanan paşanın, dinle diyanetle ilgisi olmayan, Batı terbiyesiyle yetişmiş bir Frankafon olduğunu anlıyor ve şaşırıyorsunuz.

* Kitaptaki önemli ayrıntılardan biri de Sevr adı verilen anlaşmanın hukuki olarak hiçbir zaman yürürlüğe girmediği. Bakanlar Kurulu hatta Şurayı Saltanat tarafından kabul edilmesi istenen anlaşmayı padişah Vahdettin kesinlikle onaylamıyor ve Lozan görüşmelerine kadar İtilaf güçlerini oyalıyor. Padişah onaylamadığı için anlaşma hukuken geçerlilik kazanmıyor.

* Şehzadelerden biri olan Ömer Faruk Efendi, Anadoludaki mücadeleye katılmak için Ankaraya doğru yola çıkıyor fakat Ankaradakiler tarafından İneboludan geri çevriliyor.

* Bolşevik İhtilalinden sonra Sovyetler Birliği tarafından Türkiyenin Paylaşılması adlı bir kitap yayımlanır. Bu kitapta Çarın dışişleri bakanlarından Sasanofun bıraktığı evraka dayalı olarak anlatılan bölümde, gazeteci Hasan Cemalin dedesi Cemal Paşa ile ilgili bir iddia vardır. Bu iddia Arapçaya çevrilerek Suriyede bir gazetede yayımlanır. Buna göre İtilaf devletleri, İttihatçıların üç paşasından biri olan Cemal Paşayı diğerlerinden kopararak Sultan Reşadın yerine padişah yapmayı planlamışlardır. Cemal Paşa bunun karşılığında devleti Alman ittifakından çıkaracak ve İtilafçılara yönelik isyanları onlardan aldığı silah ve cephane ile bastıracaktır. Bu teoriye göre Osmanlı hanedanının yerini Cemal Paşa hanedanı alacak, padişahlık Cemal Paşadan oğluna ve torunlarına geçecektir. Zayıf da olsa bu iddianın gerçekleştiğini ve Milliyet yazarı Hasan Cemalin gazeteci değil de padişah olduğunu bir anlığına düşünmek ister misiniz?

OSMAN ÖNDEŞ HAKKINDA..

Osman Öndeş, deneyimli bir yazar ve sürekli basın kartı sahibi bir gazeteci. Türkiye onu ilk olarak Günaydın gazetesi için yazdığı Osmanlı tarihini konu alan çizgi roman tefrikalarıyla tanıdı. Bu tefrikalardan bazıları Türkan Şoray ve Fatma Girik gibi aktristler tarafından filme çekilmek istendi. Son Saat, Milliyet, Hürriyet, Dünya, Referans, Hayat Tarih, Hayat Mecmuası, Belgelerle Türk Tarihi, Atlas Tarih gibi gazete ve dergilerde sayısız makalesi kitapları Boğaziçi, Yağmur, Altın, İş Kültür, Remzi, Hürriyet, Milliyet, Yapı Kredi gibi yayınevleri tarafından yayımlandı. Lloyds of London Press, Informa, Seatrade, Shipbroker, International Journal of Transport gibi dergilerin Türkiye temsilciliğini yaptı. Öndeş aynı zamanda Deniz Harp Okulunu birincilikle bitirmiş bir deniz subayı. Gemi komutanlığına kadar yükselmişken kendi isteğiyle istifa edip emekli olmuş. Avni Paşanın hatıratını vicdani bir borç olarak takdim etmesinin temelinde bu da yatıyor olabilir. Ne de olsa Paşanın son görevlerinden biri bahriye nazırlığı idi.

Anahtar Kelimeler Sultan Vahdettinin Kara Kutusu


Sivas Haber - www.sivashaber.com.tr

Yorum Gönder

@name x