Evet çok değerli okurlarım.Tabiki bu defaki yazım belki kendi yaşımız zamanına göre ama büyüklerimizin konuşmalarından ibretler alırken, çok zamanda küçüklerimizden işittiklrimiz ve gördüklerimizden etkileniyoruz her zaman.Hemen kendi eski zamanlarımıza dönerek çoçukluk, gençlik çağlarımıza iniyoruz bi anda dalıyoruz geçmiş zamana bir saniyede eski günlerimizi ve hatıraları hatırlarken şimdiki zaman deyimiyle
NOSTALJİ yi yaşıyoruz bence.
Evet öyle güzel cahildik ki, eskiden Ne bilgisayar vardı, ne televizyon Nede cep telefonu...Herkes ya evinde olur, yada belli adreslerde .Şimdi ama kimin nerede olduğu belli değil.Elektirikler yada bağlantı kesilse Oğlu Babasını,Annesi Kızını bulamaz hale geldi.İnternet kesildiği an
FACİA.Hayat bi anda felç hale gelmekte.İnsanların bile sistemi çökmekte.Gazete olmazdı evimizde,Keyfimiz bozulmazdı, hiç çirkin haberlerle ve çirkin resimlerle...Şimdiki gibi
MEDYA yönetemezdi insanları.Kışın dışarıda bir metreye yükselmiş karlar olurdu günlerce.Her yer sokaklar ULUDAĞDI.Çatılardan sarkan buzlara kartopu atarak nişancılık oyunu oynardık.Evdeki odun sobalarımız içten içe öyle yanıyordu ki ,Sobanın üzerinde demir maşa...Ekmek dilimleri de, maşanın üzerinde.Tereyağı sürülmüş üzerlerine...Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...Sucuk mu, o çok lükstü bize...Yumurta lezzetli ve ekmek her zaman ekmek gibi...Püfür püfür, buram buram kokuyor mis gibi...Öyle güzel cahildik ki, eskiden Ne bilgisayar vardı, ne televizyon...Gazete bile her zaman olmazdı evimizde,Keyfimiz bozulmazdı, hiç çirkin haberlerle...Dışarıda bir metreye yükselmiş kar,Ama, içten içe öyle yanıyorki soba,Sobanın üzerinde demir maşa...Ekmek dilimleri de, maşanın üzerinde.Tereyağı sürülmüş üzerlerine...Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...Sucuk mu, o çok lükstü bize...Yumurta lezzetli ve ekmek her zaman ekmek gibi...Püfür püfür, buram buram kokuyor mis gibi...Dışarıda kar var, içeride kanaat ve huzur...Sobanın üzerine dizerdik portakal kabuklarını,Kokusuna râm olurduk.Kestane közlemek büsbütün bir gecenin,Akıllara seza mutluluğuydu.Mısır patlatılırdı, çocuklar için,Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma dizilerin,Ve filmlerin açtığı hasarlar yerine,Geniş ve besleyici bir masal dünyası...Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?El değerek üretilirdi ekmeklerimiz, sağlıklıydı, lezzetliydi,Mis gibi kokardı, çay da kokardı, domates de...Bütün bu nefasete yetiyordu, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği,Dışarıda kar, içeride huzur...Zam endişesi, doğal gazın kesilme korkusu,Yolda kalmatelaşı, rejim tehlikesi, kimin umurunda...Ne güzel cahildik, mutluluğun resmini çiziyorduk…Dışarıda kar var, içeride kanaat ve huzur...
Herkes
YA OLDUĞU GİBİ, YADA GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ,Gösteriş yok, Olduğundan fazlasını düşünen yok,Herkes NET...Fabrika ayarları bozulmamış insanlık,Saygı ve seviye içinde kalabalık aileler hemde 40 m2 evde 10-15 kişi bi arada şimdiki gibi 150 m2 de 2 kişi ve
MOBİLYALAR-BEYAZEŞYALAR oturmuyordu.Sobanın üzerine dizerdik portakal kabuklarını,Kabak çekirdeklerini,Kokusuna burun çeker,mest olurduk.Kestane közlemek büsbütün bir gecenin büyük mutluluğuydu.Mısır patlatılırdı, çocuklar için,Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...İlkOkula parayla gittiğimizi pek hatırlamaz bizim nesil..Karnelerde görürdük demir 1 lirayı.Tahta çantamız vardı kışlarıda kayık vazifesi yapardı bize.Mahalle arkadaşlığımız vardı samimi dürüstçe olurduk.Sokaklar ikinci evimizdi bazen.Sokağımızı temizlerdik hep beraber,yaşlılara yardım ederdik içimizden gelerek.Akşam hava kararmadan evlerimizde olurduk.Evlarin kapıları ipler vardı komşular birbirlerini ziyaret ederlerdi.Resmiyet yoktu komşular arasınsa.Mahallenin zengin çocuğunda bazen naylon top olurdu onla oynardık ama Golleri o atardı hep ona pas vermezsek yopu alıp giderdi.İlkokul 3 de çarpım tablosunu ezberler çok haneli rakamları aklımızdan böler,toplar çıkarırdık.Şimdi üniversite çağındaki çok genç maalesef yapamıyor bunları.Biliyorum üniversite öğrencisiyim 50 yaşımda.Şahidim bunlara.
İşte zaman geldi geçti..Babalarımız kendi zamanlarını bize anlattıklarında hayret ederdik hep.Belkide şimdiki gençlerde bu yazıya hayret edecekler mutlaka.Babam hep derdi bana .Oğlum 80 liramız olmadığı için ortaokula gidemedim ben,Hatta ayakkabılarım eskimesin diye evden okulun bahçesine kadar çıplak ayakla gidiyordum diye.Zaman değişmiş hemde çok.Bende şimdi çoçuğumun giydiği ayakkabıları saymakta zorlanıyorum.Nereden Nereye işte.Yine geldi bir bayram daha.Son yazımdada yazmıştım bayramlar hakkında.Bunlara benzer şeyler
.NEREDE ESKİ BAYRAMLAR.Bilemiyorum Bayramlar mı eskidi,Yoksa bizlermi yaşlandık !Zamane gençleri sizlerde haklısınız.EÖyle güzel cahildik ki, eskiden Ne bilgisayar vardı, ne televizyon...Gazete bile her zaman olmazdı evimizde,Keyfimiz bozulmazdı, hiç çirkin haberlerle...Dışarıda bir metreye yükselmiş kar,Ama, içten içe öyle yanıyor ki soba,Sobanın üzerinde demir maşa...Ekmek dilimleri de, maşanın üzerinde.Tereyağı sürülmüş üzerlerine...Aydınlık bir kış sabahı ve kızarmış ekmek kokusu...Sucuk mu, o çok lükstü bize...
Yumurta lezzetli ve ekmek her zaman ekmek gibi...Püfür püfür, buram buram kokuyor mis gibi...Ne
G.D.O., ne katkılı, tamamen organik...Bir kez olsun, kümesten yumurta almamış,Bir kez olsun, o kızarmış ekmeğin kokusunu duymamış,Ve fakat alışveriş merkezlerinin restoran katlarında,Boğucu bir gürültü ve havasızlık içinde,Hamburger keyfine fit olmuş çocuklar ve gençler,Nerden bilsin böylesine güzel cahilliği?İşte ben ne kadar yaşlıyım, bu gençlere göre...Dışarıda kar var, içeride kanaat ve huzur...Sobanın üzerine dizerdik portakal kabuklarını,Kokusuna râm olurduk.Kestane közlemek büsbütün bir gecenin,Akıllara seza mutluluğuydu.Mısır patlatılırdı, çocuklar için,Sonra illa ki, büyüklerin anlattığı hikâyeler, hatıralar...
Siz şimdi zamane gençleri sizlerde çok ileri yıllarda daha değişik şartlar göreceksiniz.Ama şu an Elektronik ve sanal bi çağda çocukluğunuzu yada gençliğinizi yaşıyorsunuz. Ama Birçoğu arızalı ve tedaviye muhtaç beyinlerden çıkma TV dizilerinin ve filmlerin açtığı hasarlar yerine eskiden geniş ve besleyici bir masal dünyası vardı bizlerde...Lezzet bir tarafa, kokuya da hasret kalacağımız kimin aklına gelirdi?El değerek üretilirdi ekmeklerimiz, sağlıklıydı, lezzetliydi,Mis gibi kokardı, çay da kokardı, domates de eskiden, her yiyecek tadıyla olurdu...Bütün bu nefasete yetiyordu, küçücük bir bakkal dükkânının zenginliği,Dışarıda kar, içeride huzur...Zam endişesi,kontür derdi, cep harçlığı,en süper cep tlf derdi,Face yoktu,Bilgisayar yoktu,Siyaset asla, rejim tehlikesi, kimin umurunda...Ne güzel cahildik, mutluluğun resmini çiziyorduk…Ama zaman gereğiki dünya küçüldü şimdi bu yazdığım makinadan dünyanın öbür ucuna ulaşabiliyosun.Elbette teknoloji çok faydaları oldu geliştikçe her geçen gün.Ama sanki bizlerden öncelikle samimiyetimizi aldı,insanlığı sanallaştırdı bence.
Şimdiden Kurban Bayramının tüm insanlığa huzur ve sağlık getirmesini diler,Herkesin bayramını en kalbi duygularımla tebrik ederim.
Sürç-ü Lisan Ettimse AFFOLA Ahmet SİRKEOĞLU
Yorumlar