Bir nesnenin yada varlığın kutsallığı ne kadar fazla ise aynı oranda bunların istismar edilme ihtimalide o kadar fazla olmuştur. Yeryüzünde tüm zamanlarda ve mekanlarda en çok okunan kitap Kur'an olmasına rağmen en az anlaşılan kitap da maalesef Kur'an olmuştur. Kur'an'ın anlaşılmasında insanın önünde oluşan( oluşturulan) engellere baktığımızda bunların çoğunluğu insanların kendilerini din adına ulaşılmaz ve anlaşılmaz kitap olma telakkisi cahili toplumlarda kader gibi algılanmıştır.
Asrı saadette Kur'an'ın vahyine tanıklık eden güzide insanlara baktığımızda; .Allah'ın vahyettiği Kur'a'na iman etmek onlar için Kur'an'dan beslenmek tartışma yada kendi hevalarına Kur'an'ın ayetlerini konuşturmak değil ,Kur'an'ın ayetlerine yaşamlarını teslim etmek olarak sürmüştü.Kur'an'ı genel kültür yada tartışmalarında bir gerekçe olması maksadıyla değil, iman edip cahiliyeye ait olan tüm olumsuzluklardan sıyrılıp yaşamın hidayet kaynağı ve hayatlarını mutlak anlamda şekillendiren amil kılmışlardır.
Müslümanların Kur'an'ı okuma ve anlama gayretinden kendilerini soyutlaması kendi önlerine çektikleri setlerden birisi olmuştur. Neml suresi 92. ayeti kerimesinde; - "Ve Kur'ân'ı okumam emredildi." Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: "Ben sadece uyarıcılardanım."buyrulmuştur.
Bununla birlikte kendini Kur'an'a açma noktasında Allah'a teslimiyetçi bir tasavvur içine girmemesi kişinin önünde başka bir engel olarak durmuştur.Allah'ın kelamından kendi yaşam kaynağını hayatın yegane pınarı olan Kur'an'ı Allah'ın beyanı ile okumadan geri durunca, artık Kur'an'a tabi olma sözün ötesini gecmemiştir.Yasin Suresi 11. ayeti kerimesinde Yüce Allah şöyle buyurmuştur;”- Sen ancak Kur'ân'a tabi olan ve görünmediği halde Rahman olan Allah'tan korkan kimseyi sakındırırsın. İşte onu bir bağışlanma ve çok şerefli bir mükafatla müjdele.”
Geleneksel din algısına baktığımızda; atalar dini anlayışındaki kör taklitçilik mesnetsiz tutumlar nedeni ile cahil bir toplum üretilmesinde önemli etken olmuştur. Cahil insan bilmediğinden korkma duygusunu yaşamıştır.Bir taraftan Kur'an'ı kutsal metin kabul edecek fakat onun yerine atalarını nasıl buldu ise o tarz bir yaşamı önceleyecek bu hayat, kendisini sorumluluktan kurtarıp, vicdanını rahatlatma psikolojisi ile kendini mutmain kılma zannına girecektir.Kitaba uymayanların işi kitabına uydurdukları her dönemde ve yaşamda kuran sorununu çözen yada yaşamına şekil veren bir kitap değil, kişisel beklentilerine menfaati gereği çözüm üretildikçe onun için anlam bulan bir kitap algısı olmuştur.Kanaat önderlerini, şeyhlerini, ağabeylerini Kur'an'ın önüne geçirenlerin her dönemde vaki olduğu bir gerçektir.
Sevilen sayılan insanlar veya kurumlar bazen öyle bir noktaya getiriliyor ki , bu sevgi türü haddi aşmaya sebebiyet veriyor. Liderlerinin düşünceleri, kitapları, risaleleri, dergileri, yorumları, Kuranın önüne geçirilebiliyor.Bu genelde Kur'an'ı daha iyi anlama gayretinden oluşan iyi niyetli düşünceler gibi algılansa da Kur'an'ın soruna çözüm bulan bir kitap değil de, birilerinin düşüncelerini onaylatan algı haline dönüşmesi maalesef her çağda ve zeminde insanların önünce çıkan Kur'an'ın anlaşılmasında bir engel teşkil ettiğini görüyoruz.Kur'an'a şifre, sır, gizemli efsunlu bir kitap gibi bakmak anlayışı da O'nu anlamada hastalıklı bir durum olduğunu ortaya çıkarıyor.Özellikle cifr ebced hesabı ile harflerin rakamsal değeri ve buna yönelik gelecekten bazı çıkarımlarda bulunmak,gaybı taşlamak anlamına gelir ki bu Allah katında ciddi sorumlulukları beraberinde getirir.Deprem olduğunda bilmem şu surenın şu ayeti buna işaret eder gibi yaklaşımlar Kur'an'ı anlama konusunda mahzurlu yaklaşımlardır.
Kaptan Custo'yu müslüman yapmak için birilerinin atmadığı takla kalmadı. Müslüman olan şeref bulur ,izzet kazanır. Kimse islama şeref ve izzet katamaz. Minnet altına girecek olan, müslüman olma şerefine erendir. Bu tür durumlar müslüman toplumların eziklik buhranına girmesinden kaynaklanmaktadır. Tarihe ve topluma mal olmuş bir çok şahsiyetin kendi elleri ile yazdıkları kitapların kendilerine yazdırıldığı anlayışı beraberinde masumiyeti ve Kurana eş değer bir kitap gibi algı oluşmasına sebep olmuştur ki, kabul edilebilinecek bir durum değildir.Kur'an haricinde hiçbir kitap masum değildir!Hiç bir kitabi eser Kur'an'la mukayese dahi edilemez.
Aşırı sevgi ve bozuk bir bakış algısı Kur'an'ı anlaşılmaz ve ulaşılamaz bir kitap konumuna düşürülmesi kimsenin haddi olamaz. Kur'an'ın kendisini şifa olarak tanıtmasını insanlar fiziki problemlerinin çözümü gibi algıladılar.Oysaki gönüllerin şifası olan Kur'an geleceğin ve ebedi kurtuluşun şifası, kalplerdeki marazın giderilmesi, sağlıklı bir kalp ve zihin tasavvurunun oluşmasında tüm cahili kirlerden ve hastalıklardan arındırmak olarak anlaşılmalıdır. Kur'an'ı okumaya ve anlamaya başlarken bile rahmetten kovulmuş taşlanmış şeytandan, şeytanlaşmış her türlü insan ve kurumların dürtücü ve saptırıcı hevanın algısından Allah'a sığınmamız istenmiştir.Nahl suresi 98. ayeti celilesin de “- Şimdi Kur'ân okumak istediğin zaman önce o kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.” buyurulmaktadır.
Geçmişten günümüze Kur'an'ın anlaşılmasında insanların önüne çıkartılan engellerden diğeri de; ölüler için Kur'an okuma anlayışıdır. İlginç olan ölülerin arkasından özellikle Yasin süresi okunması kabul görüp tavsiye edilirken, Rabbımızın bizden istediği ile bizim uyguladıklarımızın bir biri ile örtüşmediğini, bilakis farklı bir sorunu oluşturduğunu gözlemliyoruz. Yasin suresi 70. ayeti celilesin de Yüce Allah “- (Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azap sözünün hak olması içindir.” buyurmaktadır.
Ümmet olarak ikilem yaşadığımız bir vakıadır. İnsanların büyük çoğunluğu Kur'an'la sadece cenazesi olunca geçici bir bağlantı kuruyor. Bunu ortadan kaldırmak maslahat gereği olması muhtemel Kur'an bağının ortadan kalkmasına sebep mi verir. Bu tür kaygı oluşması da işin farklı bir boyutudur.Bu konuda şunu önerebiliriz; ölen kimsenin ardından Kur'an okunup sevabının dağıtılması gibi anlayışdan ziyade, orada bu amaçla toplanmış insanlara, Kur'an'ın mesajının ulaştırılmasında bir vesile olarak okunması ve anlatılması çözüm olabilir.
Hatim etme, Ramazanda mukabele etme, Kur'an'ın okumak ve hayati bir bağ kurmak açısından ciddi öneme haiz olmasına rağmen bu sadece okuyup sevap kazanmanın ötesinde anlaşılma, yaşama dönüştürülmesinde olmasını öncelemek gerekiyor.
Yasin suresi 5- 6. ayetlerinde”- Babaları korkutulmamış ve kendileri de gafil olan bir kavmi, çok güçlü ve çok merhametli olan Allah'ın indirdiği (Kur'ân) ile korkutasın.” buyrulmaktadır.
Önce Kur'an sonra Kur'an her daim Kur'an! Hayatın mutlak belirleyicisi olan Kur'an öncelikli olarak kendi yaşamımızın şekillenmesi ve tüm toplumlara Kur'an ile uyarmak, müjdelemek, korkutmak.Okuduğumuz Kur'an adeta bize vahy oluyormuş gibi kendimizi O'nda bulabilmek.Allah'ın bizi muhatap aldığının farkına vararak murakebe kurabilmek.
Münafıklar hakkındaki ayetleri okuyunca sadece aklımıza Abdullah Ubey bin Selül gelmemeli, ben bu tehdidin, sapmanın, iki karakterli ve hastalıklı kalp olmanın neresindeyim diyebilmeliyiz. Yahudi ve Hıristiyan toplumların sapmaları ve gazaba uğramalarını gerektiren durum benim hayatımda var mı ben bu tehdidin neresine düşüyorum diyerek sorgulayabilmek. Müşriklerin durumu anlatılınca aklımıza sadece Ebu Cehil, Umeyye bin Halef, Utbe bin Rebia değil, şirkin ve zulmün neresindeyiz, o zamanın baronlarını mukayese ederken, kendimizi olası müstekbirlikten ve haddi aşmaktan nasıl emin kılabilirizi sorgulamamız lazım.
Cenneti müminlerin nimet yurdu olarak anlarken, bunun ümidi içine girerken, okuduğumuz Kur'an da sadece altından ırmaklar akan cenneti hayal etmemiz yeterli olmayacaktır. Cennetin kazanılmasında yaşamımızı inancımızı akıbetimizi hududullahı aşmadan kazanacağımızı Kur'an'ı hayatımızda mutlak belirleyici olmakla birlikte darusselamda eminlik içinde olacağımızı bilmemiz gerekir.
Maide suresi 48. ayette Yüce Allah şöyle buyurmuştur;”- Sana da (ey Muhammed) geçmiş kitapları tasdik eden ve onları kollayıp koruyan Kitab (Kur'ân)ı hak ile indirdik. Onların aralarında Allah'ın indirdiği ile hükmet. Onların arzu ve heveslerine uyarak, sana gelen Hak'tan sapma. Biz, herbiriniz için bir şeriat ve yol belirledik. Eğer Allah dileseydi sizi tek bir ümmet yapardı, fakat size verdiklerinde sizi denemek istedi. Öyleyse iyiliklere koşun. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ihtilafa düştüğünüz şeyleri size haber verir.”
Yorumlar
Toplam 1 yorum mevcut
Adem Göksügür 2 yıl önce yorumlandı
Düşünen bir topluluğa indirilen bu Kuran ne yazık ki okunmuyor sadece "SESLENDİRİLİYOR". Son aylarda rekor kıran bir video var; İhlas suresini okuyan papağan. Allah için bizim imamlardan daha güzel okuyor. Anlamadan seslendirilen Kuran'ın okuyana da dinleyene de ne faydası var? Çok önemli bir konuya temas ettiğiniz için teşekkürler Nihat bey...