Günümüzde üzülerek görmekteyiz ki; anne-babasına kötü söz söylemek, hatalı davranmak şöyle dursun birkaç kuruşluk dünya menfaati için onları öldüren bir nesil yetişti. Neredeyse her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında, televizyonlarımızda bu haberleri okumakta ve seyretmekteyiz. Toplumumuzun bu halini iyice düşünüp bu durumu tahlil etmeli, sorumluluğumuzun farkına varmalı ve aileleri çevrelemeye başlayan bu kötü gidişata dur deme vakti geldiğinin bilincinde olmalıyız.Dünyamızdaki değişim hepimizce malumdur. Her kesimde yaşanan bu değişim toplumu oluşturan ailede de yaşanmaktadır. Artık nesiller arası çatışmalar değil aynı kuşak içinde dahi çatışmalar meydan gelmeye başladı. Eskiden çok yavaş yaşanan ana-baba ve çocuklar arasındaki kültürel ve örfi farklılıklar, gelişen teknolojiyle günümüzde çok hızlı değişir oldu. İşte bu ortamda aileyi ve ailenin temelini oluşturan ana-baba hakkını farklı bir bakış açısıyla ele almaya ihtiyacımız vardır.
Toplumların temel taşı ailedir. Bu sebeple toplumu ayakta tutacak en temel dinamik güç ailedir. Aileleri sağlam temeller üzerine kurulmuş, aile içi ilişkileri doğru bir zemine oturtturulmuş ve ahlaki güzellikler üzerine bina edilmiş aileler toplumları güçlü kılacaktır. Aile içinde sağlam bir oluşum ise eşlerin birbirlerinin hakkına riayet etmesi ve çocuklarını en güzel ahlaki ilkeler (İslam Ahlakı) ile yetiştirmeleri ve kendilerini bu günlere getiren ana-babalarına karşı saygıda kusur etmemekle gerçekleşecektir.
Aile içinde üç temel haktan bahsedebiliriz:.Eşler arasındaki haklar.-Ana-babanın çocukları üzerindeki hakları.-Çocuklarına ana-baba üzerindeki hakları.Bu haklar arasında öncelik ana-babanın çocukları üzerindeki hakları gelmektedir.Kur’an- Kerim ve Hadis-i Şeriflere baktığımızda Ana-baba hakkı hem uhrevi, hemde dünyevi olarak ahlaki bir sorumluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. İsra Süresi 23. Ve 24 ayetlerinde şöyle buyrulmaktadır
(Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.)
Ayette ifade edildiği üzere insanı ilk terbiye eden ana-babasıdır. Bu çok değerlidir. Bununla beraber şu hususu hiçbir zaman unutmamalıyız. Ana-babamız bizim dünyaya gelişimizdeki varlık sebebimizdir. Bizi imkânları ölçüsünde yetiştirmeye çalışmaları her zaman takdire şayan bir durumdur. Özellikle de hayatta olunduğu müddetçe kaçınılmaz gerçek olan yaşlılık geldiğinde onlardan gelebilecek sıkıntılara göğüs germemiz ve onlara bu sıkıntılarından dolayı üf bile demememiz gerekmektedir. Çünkü bu dönemde kişinin enerjisinin, canlılığının, duygularını kullanma kabiliyetinin bazen de algılama gücünün azalmaya başlamasının, iletişim kazalarının daha sıklıkla yaşanması gibi tezahürleri olabilir. Ortaya çıkan bu hallerden dolayı rencide edici tutum sergilemek, onlara kızmak, sesimizi yükseltmek gönülleri incitecektir.
Sevgili Peygamberimiz ana-baba itaat etmemeyi büyük günahlar arasında zikretmektedir. İlgili hadisi şerifleri ise şöyledir. Anne ve baba ile alakayı kesmek, sıla-i rahimde bulunmamak, onların kalbini kıran her türlü söz ve davranışta bulunmak ana-babaya itaatsizlik sayılır. Bu sebeple basit şeylerle ana-babamızla ilişkilerimizi koparmamalıyız. İletişimi koparmak insanlarla ilişkiyi kesmek çok basittir. Asıl zor olan hemen tepki vermeden çözüm üretmek adına iletişimi hiç koparmamaktır. Bu zor olabilir. Ama neticesi itibariyle güzeldir. Neticede iki dünya mutluluğu söz konusudur. Hadiste ifade edildiği üzere Ana-babaya itaat etmemenin büyük günahlar arasında olduğunu bilmeliyiz. Ancak ana-babalar da bu bilinç ile çocuklarını yetiştirmelidirler. Çünkü bu günün çocukları yarının ana-babalarıdır. Yarının ana-babaları netice itibariyle bizlerin elinde şekillenmektedir. Annemiz ve babamızın üzerimizde çok büyük emekleri olduğu aşikârdır. Ancak annelerin hakları Hz. Peygamber (s.a.s.)’in de bildirdiği üzere babadan çoktur. Efendimiz (s.a.s)’in annenin önemine vurgu yapan bu hadisine paralel Atalarımız ne güzel sözler söylemişler.
Ana başta taç imiş, Her derde ilaç imiş
Bir evlat pir olsa da, Anaya muhtaç imiş
Yüce Allah kullarından sadece ana-babalarına karşı iyi davranmalarını onlara itaati değil aynı zamanda onlara duada bulunmayı da emretmektedir.
Bir gün efendimize sorulur.- Yâ Resûlallah! Anamla babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mıdır?Efendimiz şu cevabı verir:
''Evet, onlara dua eder günahlarının bağışlanmasını dilersin; vasiyetlerini yerine getirirsin; akrabasını koruyup gözetirsin; dostlarına da ikramda bulunursun''
Ana-babamıza iyilik etmek dünyevi sıkıntılarımızdan kurtulmamıza bir vesile olabilir.Ana-babaya iyi davranmak ise cennet vesilesidir. Bugün ailemizi tehlikeye götürecek birçok sıkıntıyla karşı karşıyayız. Ana-babalar dünyada ortaya çıkan gelişmeleri doğru bir şekilde özümsemeden çocuklarını yetiştirmeye çalışınca çocuklarıyla kuşak çatışması yaşandı. Buda ana-baba hakkının çocuklar tarafından gözetilmesine engel teşkil etti. Şehirleşmenin getirdiği problemler doğru bir şekilde analiz edilememiş, bunun neticesinde köyle şehir arasında sıkışan bir kuşak meydana gelmiştir. Çocukların eğitimi ile ana-babaların eğitimi farklılaşınca anlayış farklılıkları ortaya çıktı. Buda beraberinde karşılıklı hak ihlallerine neden oldu. Yarının mutlu bireyleri olmak ve huzurlu toplumu oluşturmak için şu hususlara ana-baba ve çocuklar olarak dikkat etmeliyiz.Problemler tek yönden ortaya çıkmadı. Bu sebeple olayları değerlendirirken suçu hep başkasına atmak yerine kendi hatalarımızın farkında olmalı, karşılıklı olarak yapmış olduğumuz hak ihlallerini sona erdirmeye çalışmalıyız.İlişkilerimizde muhabbeti ön plana çıkarmalıyız.Güzel olan şeyleri ortaya çıkarmak istiyorsak ebeveynlerimize ve çocuklarımıza önem vermeli, saygı duymalı ve onları dinlemeliyiz.Ana-babamızı yaşlı olarak görüp, onlar “söyleyeceklerimden bir şey anlamaz”, “hayatıma katacakları fazla şeyleri yoktur” gibi yanlış düşüncelerden vazgeçmeli, onların engin tecrübelerinden istifade ederek hayatımızı doğru bir yaşantıya sevk etmeliyiz.Ana-baba hakkını sadece dile getirmek suretiyle gerçek anlamda görevimizi yerine getirmiş olamayız. Onlara rahmet kanatlarımızı indirmeliyiz. Huzurevlerinde unutulmuş büyüklerimizi yeniden hatırlama vaktidir. Onların yeniden gönüllerini kazanma ve Yaratanın merhametine girme vaktidir. Unutmayalım ki her insan mutlaka sırtını yaslayacağı bir yer ister. Bu durumu aniden ortaya çıkan afetlerde görüyoruz. Bu sebeple büyüklerimizi bir güneş gibi aile sistemimizin ortasında görmeliyiz. Yeşeren yapraklar bizler isek asıl ağacın gövdesi onlardır.
Netice İtibariyle anne ve babamıza karşı güzel davranışlar benimsemek, onlara güzel sözler söylemek, onlarla alakayı kesmemek İslam Dininin emridir. Ayrıca ana-babayla ilişkiyi kesmek, onlara kötü söz söylemek, gönül kırmak yasak kapsamına alınmıştır. Toplumun değişmesi, teknolojik gelişmelerin yaşanması, eski ve yeni kuşak arasındaki çatışmaların olması bu hükümleri asla değiştirmez.Yüce Rabbimiz kendi rızasına uygun, bireylerinin birbirlerinden razı olduğu, mutlu, huzurlu bir aile hayatı bizlere nasip etsin.
Ana ve babamızın dostlarını da unutmamalıyız. Anne ve babamızın dostluk kurdukları insanlar bizlere kendilerini hatırlatmaktadır. Nitekim, Sevgili Peygamberimiz ana-baba dostlarını da hiçbir zaman unutmamış, gerekli ilgi ve alakayı hayatı boyunca devam ettirmiş, onlara da saygı göstermiştir. Bir hadislerinde ise şöyle buyurmuştur. En makbul iyilik, baba dostunu koruyup gözetmektir.
Dünya hayatına gelmemize vesile olan, her şeye muhtaç olduğumuz bir dönemde uykusundan, işlerinden, hayatından feragat ederek bizleri yetiştiren ve bu konuda titiz davranan, çocukluğumuzda bize ilk terbiyeyi veren, gençliğimizde tecrübelerinden faydalandığımız, dünyadan ayrıldıkları vakit kıymetleri daha iyi anladığımız ana-babamıza karşı saygılı olmamız öncelikle insanlığımızın bir gereğidir. İnsanlığın kaybetmemiş her birey vefakar anne ve babasına gerekli muhabbeti gösterecektir.
Ana-babaya saygı ayrıca Yüce Rabbimizin bir emridir. Bu sebeple onlara karşı iyi davranmamız bizlere dünya ve ahiret saadeti kazandıracakken, onlara karşı takındığımız kötü tavırlar Yüce Rabbimizin bize karşı gazaplanmasına sebep olacaktır. Sevgili Peygamberimizin bu husustaki, bir hadisiyle vaazımızı sonlandırıyoruz. “Allah Teâlâ’nın rızası, anne ve babayı hoşnut ederek kazanılır. Allah Teâlâ’nın gazabı, anne ve babayı öfkelendirmek suretiyle çekilir”
Yüce Rabbim hayatta olan anne ve babalarımıza hayırlı uzun ömürler versin. Ahiret hayatına intikal etmişlere ise merhamet ve mağfiret etsin. Dünya hayatımızda kendilerine saygıda kusur etmemeyi ve bu vesile ile dünyamızı ve ahiretimizi aydınlatmayı nasip etsin.
Sürç-ü Lisan eyledimse Affola Ahmet SİRKEOĞLU
Bu içeriğe yorum yapan ilk siz olun!