SON DAKİKA
Konsantre Kapsüller![]()
Adem GÖKSÜGÜR
Din insanlığın önemli ortak değerlerindendir, olmazsa olmazlarındandır.
Din insanlığın önemli ortak değerlerindendir, olmazsa olmazlarındandır. Özel anlamda bir dinden söz edildiğinde, o dine inananlar temel konularda ortak bir paydaya sahiptirler. Bütün Müslümanlar İslam dininin “tevhid” ilkesini, yani Allah’ın varlığını, birliğini ve O’ndan başka ilah olmadığını olmazsa olmaz kabul etmişlerdir. Bir Katolik de “trinite” ilkesini, yani Tanrının Baba, Oğul ve Kutsal Ruh üçlemesinden oluştuğunu vazgeçilmez bir kredo olarak benimsemiştir. Bu konuda herkes hemfikirdir, herhangi bir ihtilaf da söz konusu değildir. Asıl sorun, dini kişisel eşya gibi sahiplenme saplantısıdır. Başkaları bu alana müdahale ettiğinde ise klasik refleksler göstermeye başlanır. Sanırım bu Türk toplumuna özgü bir anlayış. Din sadece bir kesimin ortak malıymış gibi bir ön yargımız var. O kesim dışında kalan çevreler dinden bağımsız bir alanla kuşatılmış gibi bir genel kabule sahibiz. Elimizde “imanometre” varmış gibi insanları derhal cennete veya cehenneme gönderiveririz. Peki, böyle yaptığımızda ortaçağ papazlarından ne farkımız kalır, söyler misiniz? Yılmaz Yunak’ın “Benzerleriyle Değiştirilenlerin Hikayesi” adlı kitabı birkaç yıl önce Beyan Yayınlarından okurlara sunulduğunda adeta yer yerinden oynadı. Yazar sadece bir kesimin tekelinde olan İslam’ı alıp başka bir anlayışa daha çok yakıştığından bahsediyor. "İslami" bir söylem kullanmayı tercih ettim: ama bunu yaparken sosyalist dünya görüşümden zerre kadar taviz vermeyi hiç düşünmedim” diyor Yılmaz Yunak Halbuki Yunak’ın dünya görüşü dinden bağımsız bir eksene hapsedilmiştir toplumumuzda. Solcuysan dinsizsindir bunun lamı cimi yoktur. Bu anlayışın oluşmasında en büyük etmen Karl Marx’ın “Din uyuşturucudur” sözüdür kuşkusuz. Kendinizi Marx’ın yerine koyun. Felsefe yapıyorsunuz ve aklınız sizi Kilise’nin çok uzaklarına götürüyor, öte yandan engizisyonun giyotini bilim yaptığınız için her an ensenizde. Böyle bir din elbette en hafif bir ifadeyle uyuşturucudur. Bilimin önünü açan ve bağnazlığa dur diyen İslam Dinini tanıyamamış olması Marx’ın en büyük handikapıdır. Münib Engin Noyan bir sohbetinde şaka yollu “O dönemde almanca bilen bir Müslüman Karl Marx’a İslam’ı anlatsaydı, biz belki de bu gün Karl Marx’tan değil Abdullah Marx efendi hazretlerinden bahsediyor olurduk” diyor. Bir de Darwin’i düşünün! İnsanın biyolojik evrelerini araştırmaya çalışan bir biyologsunuz ve ortaçağ papazının tehdit ve dayatmalarıyla karşı karşıyasınız. Papaz diyor ki, insanlar Adem ve Havva’dan türedi. Kilisenin aslı bozulmamış birkaç anlayışından biri olan bu anlayış Darwin tarafından derhal hedef tahtası seçiliyor. Olanlar oluyor… Kilise için insan çok önemlidir. Çünkü kiliseye göre özel bir insan tanrı kabul edilmiştir: İsa. Papazı çileden çıkarmanın yolu insanın maymundan geldiğini savunmak hatta bunu kanıtlamaya kalkmaktır. “Hıristiyanlığın tanrısı maymun soyundan türemiştir” savını düşünebiliyor musunuz? Bu gün Darwin karşısındaki Ortaçağ Kilisesini savunmak da bizim anti-darwinistlere düşmüş görünüyor. Darwin’in Evrim teorisi muharref Hıristiyanlıkla bilim arasındaki bir mücadeledir. Bırakalım kendileri halletsinler bu sorunu. Nitekim bu işi kendi aralarında halletmişler zaten. Amerikalı Profesör Michael Behe “Bilinçli Tasarım Teorisi” adı altında biyolojiye yeni bir yaklaşım getirmiştir. Behe “büyük bir hurdalık hiçbir müdahale olmadan rastlantısal olarak asla bir Jumbo Jete dönüşmez, eğer ortada bir Jumbo Jet varsa bu bilinçli bir tasarımcının eseridir” diyor. Prof. Behe’ye soruyorlar “Bu tasarımcı kimdir? Tanrı mıdır?” Cevap çok anlamlı ve bizim çevrelere örnek olması gereken güzellikte: “Bilinçli tasarımcının kim olduğu benim alanıma girmez, onu ilahiyatçılara veya felsefecilere sorun”. İşte bizde olmayan bakış açısı budur. Bilim ve Teknik ağırlıklı yayınları önceleyen marjinal cemaatlerin dergilerinde araştırmacının İlahiyatçı mı yoksa Fen Bilimcisi mi olduğunu anlayamazsınız. Halbuki herkes kendi işini yapsa, din de bilim de tıkır tıkır işleyecek ve okuyucular din ve bilim arasındaki bağlantıyı kurarak gerçekleri bulacaktır. İnsanların muhakeme kabiliyetine güvenmek zorundayız. Anlayışları konsantre hale dönüştürüp kapsül içine koyarak insanlara yutturmak sağlıklı bir anlayış değil. Adem Göksügür goksugur@gmail.com Bu makale 45 kez okundu
Yükleniyor...
Yorumlar yüklenirken lütfen bekleyiniz...
YAZARLAR Tümü
SON DAKİKA
ÖZEL HABER
HAVA DURUMU
NAMAZ VAKİTLERİ
SÜPER LİG
|