SON DAKİKA
Gerçek şu ki, sen de öleceksin, onlar da öleceklerdir. (Zümer Suresi, 30)![]()
M.Nihat AĞACIKOĞLU
Dünyevi zenginlik farkını dert etmeyen iki adam her nasılsa dost olmuşlar ve birlikte bir yolculuğa çıkmışlar.Uzun ve yorucu bir yürümenin akabinde uygun bir yerde mola vermişler.Doyurucu bir yemekten sonra da uyumuşlar.Öncelikle zengin olan uyanmış ve uyku mahmurluğunu üzerinden atar atmaz arkadaşını uyandırmış.Kalk demiş daha yolumuz uzun,hazırlanıp çıkalım yola.Fakir olan irkilerek uyanmış ve kendisini uyandıran zengin arkadaşına hiddet ve hışımla “neden uyandırdın beni,çok güzel bir rüya görüyordum” demiş.Zengin arkadaşı hayırdır ne görüyordun rüyanda? diye sormuş.Fakir olan ne olacak demiş rüyamda çok zengindim,her şeye maliktim,hizmetçilerim etrafımda pervane idi,bir dediğimi iki etmiyordu kimse.Neden uyandırdın beni demiş.Zengin olan amaaan demiş dert edindiğin şeye bak gözlerini açınca bitecek zenginliği neylersin!Fakir, arkadaşının bu sözlerine üzülüp alınmış ama bu haklılığın altında da kalmak istememiş.Ve zengin arkadaşına dönüp şöyle demiş;Evet haklısın benim zenginliğim gözlerimi açtığımda son buldu ama demiş senin maliki olduğun zenginlikte gözlerini kapatınca bitecek!Ne farkımız var?Ben uyanınca zenginlik rüyam bitiyor sen de ölüm uykusuna dalınca!
Evet uzun,yorucu ve bizim olduğunu zannederek umutla ve sadakatle sahiplenip çoğu zaman emanet olduğunu unutarak nefeslendiğimiz bir hayatı yaşıyoruz.Yaşayıp biriktiğimiz geçmişimize dönüp baktığımız da ne zaman yaşadık bunca zamanı diye hayıflanıyoruz.Evet yaşamaya çalışmak boynumuzun borcu,Rabbimize hesabını verebileceğimiz halimizi muhafaza edebildiğimiz sürece. Ahiret inancımızı zinde ve gündemimizde tuttuğumuz sürece de hesabını veremeyeceğimiz bir ahvale düşmeyiz.Dünün yaşanmışlığını hatırlarken yarının umudunu inşada daha tedbirli ve dikkatli oluruz. Bu hayatı yaşarken uyanık olmak ölüm uykusuna varıp da hesaba çekileceğimiz gerçeğini fark etmeyi gerektirir.Rüyasını görüp de uyandığımızda yanımızda bulamadıklarımızı hak vaki olup göçtüğümüzde de yanımızda götüremediğimizi gerçeğini de bilmemizi gerektirir.Rabbimiz Kur’an da “Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz. (Enbiya Suresi,35)”buyurmakta.
Allah’ın izni olmaksızın hiç bir nefis için ölmek yoktur. O, süresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dünyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şükredenleri pek yakında ödüllendireceğiz. (Al-i İmran Suresi,145) Rabbimiz dünya hayatını yaşamada gereken reçeteyi belirleyip ve bizi haberdar etmişken bizim bu gerçeğe gafil olmamız ve insani olanı terk edip fıtrata aykırı yaşamamız hüsrana uğrayanlardan olmamıza sebep olacaktır.
Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz, Allah bilendir, her şeye güç yetirendir. (Nahl Suresi, 70) Ölümle apansız yüzyüze gelmiş bir kalp krizi geçirerek iki evladı tarafından alelacele Ankara da özel bir hastaneye yetiştirilebilmiş yaşı 80 lere varmış komşumuzun başına gelenler yukarda zikredilen ayeti söyletir niteliktedir.Bu yaşı kemale ermiş,dünyevi zenginliği aşikar komşumuz doktorların muayenesinden geçtikten sonra ameliyat edilmek üzere götürülmezden önce iki evladını yanına çağırarak şöyle demiş;Bakın ben bıçağın altına yatmaya gidiyorum,yatıp da kalkmamak var.Ben şayet ölürsem ölümümden sonra size bırakacağım zenginliği biliyorsunuz.Babalarının başında hüzünle bekleyen bu iki delikanlı evet baba demişler biliyoruz.Babaları bakın demiş evde ki kasa da yüklü miktarda nakit var şayet bana bir şey olursa o nakdi benim adıma fakir fukaraya dağıtın.Büyük oğlu tamam baba sen bunları düşünme dağıtırız elbette demiş ama küçük olan evladı baba seni üzmek istemem ama sen ölünce o paralar artık senin değil bizim olur ve ben demiş senin adına kimseye dediğin paraları vermem, hale hazırda nefes alıp vermektesin ara muhasebecini hemen dağıtsın dediğin yerlere,kendinin vermeye kıyamadığını bize havale etmektesin demiş.Babası bu ibretvari cevap karşısında öfkelenmiş ama diyecek bir şey de bulamamış.Bu halde ameliyathanenin yolunu tutmuş.Nasılsa salimen çıkmış hastaneden ve evine gelince küçük oğlunun söylediklerini düşünerek 80 yıldır dünya için biriktirdiklerini Ahiret yurduna taşımanın yollarını aramaya başlamış ve çevresinden başlayarak o zamana kadar kör ve sağır olduğu fakirleri görüp gözeterek,ihtiyaçlarını temin yoluna gitmiş.Ve ziyaretine gelenlere küçük oğlunun kendisine verdiği hayat dersini anlatmayı da ihmal etmemiş.
Evet ölmenin hayatın en belirgin gerçeği olduğunu ve dünya malına tamah etmenin anlamsızlığını fark ederek ama çalışmayı,rızkı kazanmayı da ihmal etmeden bize emanet bu hayatı dengelemenin hizasında durmalı ve bize bahşedilecek her yarını bu anlamlı güzellikle yaşamalıyız. Uzman Öğrt. Mustafa Nihat AĞACIKOĞLU Bu makale 315 kez okundu
Yükleniyor...
|