SİYASİ AHLAK VE SİYASİ KİRLENME‏

SİYASİ AHLAK VE SİYASİ KİRLENME‏

Ahmet Sirkeoğlu

asirke@hotmail.com
27 Ocak 2013, 23:33
Bu makale 1172 kez okundu
Demokrasilere musallat olmuş en büyük hastalık bu SİYASİ KİRLİLİKTİR.

Siyasal rejimin olduğu yerde yönetenlerin iktidarı kişiselleştirmesi sonucu bir siyasi kirlilik şu veya bu oranda her zaman rastlanan bir olgu olmuştur. Bu gelişme aynı zamanda daha önceleri yaşanan doğrudan demokrasinin yerini aldı. Vatandaşların tümünün yönetime katılmasının teknik olarak imkanlı olmamasından ötürü, seçtikleri temsilciler yoluyla yönetime katılmaları, temsili demokrasiyi doğurdu. Temsili demokraside ise temsil işinin parti yönetim kurullarına bırakıldığı ya da yöneticilerin seçilmesi işinin seçmenlerden alınıp partilere geçtiği anda demokrasi ilkeleri de zedelenmeye başlamış oldu. Toplumsal yozlaşmayı beraberinde getiren siyasal kirlilik nasıl oluşuyor da bir türlü önlenemiyor ve bütün toplumu hegemonyası altına alabiliyor ? Üstelik bu “kirliliği” oluşturanlar geniş kitleler tarafından acımasız bir biçimde eleştirilmesi gerekirken….! bu gün adeta özenilen bir model/örnek haline nasıl geliyorlar ? Bu ilişkiler ağı içindeki siyasal kirliliğin toplumsal ve siyasal sonuçları nelerdir ? Temiz toplum, genel anlamda toplumsal ve siyasal etik açısından kabul edilemez olan ilişkilerin olmadığı ya da en aza indirildiği toplumdur. Temiz siyaset kavramı da bu bağlamda işin partiler ve siyasiler yönünü vurgulamaktadır. Bu iki kavramın birbiriyle yakın ilişkisi var. Biri olmaksızın diğeri düşünülemez. Çünkü “siyaset” bir yerde toplumun aynasıdır. Bir kısa devre biçiminde işleyen ve bir kısır döngüyü çağrıştıran bu yapıya siyaset boyutundan müdahale ederek düzeltmek, daha rasyonel ve pratik değeri olan bir yoldur. Çünkü siyasi kirlilik o denli ileri boyutlara varmış ki sadece siyaseti değil toplumu da çok derinden etkilemektedir.Siyasi kirliliğin en çarpıcı boyutu toplumu baştan aşağı saran  siyasi çetelerdir. Toplumsal ilişkileri bir çığ gibi saran bu çürümüşlüğü gidermek için siyaset kurumunda köklü değişiklikler yapmak gereği her gün biraz daha artmaktadır.

              TEMİZ TOPLUMA GİDEN YOL;
Temiz bir toplum yaratmanın yolu temiz siyasetten geçer. Temiz siyaset ise kuralları önceden belirlenmiş, ilkeli ve siyasi etik kurallarına göre işleyen bir sistem üzerinde yükselebilir ancak. Oysa bu gün genellikle siyasi ve bürokratik kadroların önemli bir kısmı siyasi iktidarı, ülkeyi yönetmenin aracı olmaktan ziyade, ganimet gibi algılanan devleti paylaşmanın aracı olarak görmekte ve ona göre yaklaşmaktadır. Bu anlayış siyasi parti yandaşlarına ve oradan da giderek topluma yayılmakta ve çürümeye yol açmaktadır. Halk arasında sıkça kullanılan “bal tutan parmağını yalar.”, “devletin malı deniz yemeyen domuz,” gibi sözler bu durumu olağan gösteren, hatta teşvik eden, kışkırtan bir anlayışın sonucu olarak ortaya çıkmış ve yaygınlaşmıştır. Güçlünün kuralları belirlediği bir serbest piyasa anlayışı, üretmeden köşeyi dönme tutkusuna dönüşmüş, kolay yoldan para kazanmak bütün değerlerin üzerine çıkmaya başlamış, nasıl para kazanıldığı değil ne kadar para kazanıldığı sorgulanır olmuştur.İlkesizlik, kuralsızlık,halkın içinde ve medyada boy gösterme hastalığı toplumda yönetici konumunda olan kişilerin özellikleri haline gelmiştir. Üstelik bu kuralsızlık ve yozlaşma karşısında adeta” “toplumsal felç’’ denebilecek, kimsenin bu olumsuzluklara ses çıkartmadığı ya da çıkartamadığı bir durum yaşanmaktadır.Devleti kemiren “küçük bir elitin” bu yaptıkları adeta mübahmış gibi görünüyor ya da gösteriliyor. Birileri bir yolla toplumu bu konuda adeta ikna ediyor, toplumda olan biten karşısında sessiz kalarak rıza göstermiş oluyor.

                SİYASETİN KİRLENMESİNİN NEDENLERİ ve SONUÇLARI

Siyasetin kirlenmesinin sonuçları aynı zamanda nedenleri gibi işlev görmektedir. Kirlenmeye neden olan unsurlar bazı sonuçlara yol açmakta, bu sonuçlar da yeni kirliliklerin nedeni olarak yeniden işlev görmektedir. Bu kısır döngünün herhangi bir yerinden yapılacak olan müdahalenin diğer kesimleri de etkileyeceği unutulmamalıdır.İster siyasetin kirlenmesinin nedeni; isterse sonucu olsun, ortaya çıkan tablo siyaset kurumunu epeyce yıpratmıştır. Günümüzde bu konumundan ötürü siyaset kurumu bir dönüştürücü bir dinamik olarak görülmüyor bile. Bu haliyle siyaset kurumu çözüm üreten bir kurum değil çözülmesi gereken sorunlardan birisi haline gelmiş bulunuyor.Bu çözümü doğru gerçekleştirebilmek için siyaset kurumunu kirleten, yıpratan ve güvenilmez hale getiren nedenleri irdelemek gerek.Genel Başkan Oligarşisi ve Parti İçi Demokrasi günümüzde siyasi parti örgütlenmesi genel başkan oligarşisine dayanan, yukardan aşağıya doğru örgütlenmiş bir yapıyı sergilemektedir. Genel başkanın parti hakimiyeti bir ölçüde her kademede parti içi iktidara hakim olmaya bağlı olduğundan, genel başkanlık bir belde delegesinden, genel merkez organlarındaki bir yöneticiye kadar uzanan her oluşumu kendi pozisyonunu göz önüne alarak bizzat kendisi ya da kendi yandaşları aracılığıyla oluşturmakta ve yönlendirmektedir. Genel başkanın kendisi de dahil genel merkez yöneticilerini seçecek olan delegeleri tespit eden il başkanlarını kendisi atamakta ya da işine gelmediği takdirde görevden alabilmektedir. Milletvekili ve belediye başkanı adaylarını merkezden atayabilmekte, dolayısıyla yerel örgütlerde, genel merkezde ya da parlementodaki parti grubunda tamamen kendisine minnettarlık duygularıyla bağlı olan, her dediğini yapan yandaşlar grubu oluşturabilmektedir. Diğer bir deyişle önseçim veya halk oylamasını dışlayan zihniyet, liyakat, ehliyet, hizmet üretebilme, halka yakın olabilme kriterlerini bir kenara iterek, “lidere yakın olabilme” kriterine göre seçme ve seçilme işlemi yapmaktadır.Buna karşılık yönetenlerin seçimini yönetilenlere bırakan demokratik yöntem giderek yaygınlaşmaktadır.Bir nevi “otokratik yöntemle” her kademeye seçilen insanlar, ülkeye, halka, proğrama ya da partinin genel çıkarlarına hizmet etmek yerine genellikle genel başkanın çıkarlarına, isteklerine hizmet eden bir grup haline gelmektedir. Daha vahim olanı lidere gösterilen sadakat ve hizmetin karşılığında tekrar seçilebilme, hak etmesede yükselme, kişisel ikbal sağlama, kendine ve yandaşlarına yerel ve genel iktidarda maddi çıkar sağlama gibi karşı hizmetler almaktadır. Bu işin sonucunda ortaya çıkan “ağır faturayı” ise halk ödemektedir. Üstelik değer yozlaşması sonucunda gelinen noktada, halk siyaset yoluyla mevki, makam, kişisel ikbal sağlayan kişi ve kesimlere gıpta ile bakmakta hatta bu gibi kişileri “başarılı” görmekte, taltif etmekte, kendi çocuklarına ve gelecek kuşaklara “model” olarak gösterebilmektedir.Öte taraftan Türkiye’de siyasi parti liderleri ve çevreleri parti iktidarını ele geçirdikten sonra bütün çabalarını örgütsel olarak iktidarlarını korumaya yöneltmektedirler. Kısaca özetlemek gerekirse siyasi tıkanıklığın ve siyasi kirliliğin ana nedeni bir türlü aşılamayan katı parti örgütlenmesi, lider oligarşisi ve buna bağlı olarak işletilmeyen parti içi demokrasisidir. Sormak gerekir : Kendi içinde demokrasiyi işletmeyen bir parti ülkeye demokrasiyi nasıl getirecektir ? Bir başka can alıcı soru da şudur : Liderler ve parti üst yönetimi gerçekten herkese mi demokrattır, yoksa (sadece) kendisine mi demokrattır?Kaynağı Belli Olmayan (Seçim) Harcamalar'ı Önemli bir konuda seçime giren adayların seçimi kazanabilmek için yapmış olduğu harcamalardır. Kaynağı belirtilmeden yapılan harcamalar hem seçimlere hem de bu konumda seçilenlere gölge düşürmektedir. Bazı seçim bölgelerinde bazen bir aday tarafından seçimi kazanmak için yapılan harcamaların trilyon liraları bulduğu biliniyor. Milletvekili ya da belediye başkanı olmak için bu kadar yüksek düzeyde harcama yapmak kamuoyunu haklı olarak düşündürmekte ve kaygılandırmaktadır. Bu harcamaları yapan adayların kazandıktan sonra “bir yolla bu yükseK harcamaların karşılığını elde edecekleri” yolunda yaygın bir kanı var.Öte taraftan siyasetin paraya dayalı olarak yapılıyor olması ortalama ekonomik gelire sahip vatandaşı siyasetin dışına itmektedir.Dolayısıyla siyasetin yüksek düzeyde harcamalara endekslenmesi kirliliği teşvik etmenin yanısıra katılımı da olumsuz yönde etkilemektedir. Kaldı ki yöneten küçük azınlık zaten geniş çoğunluğun hep dışarda kalmasını, işlerine karışılmamasını, bilinçli bir biçimde arzu etmekte ve örgütlemektedir “Medya ve iş çevreleriyle birlikte büyük bir mekanizma örgütlemiş olan seçkinler, devleti yönetirken bu örgütlülükten yararlanıyor. Bu nedenle seçkinler, kendilerinin dışında bulunan kesimin, yani sessiz çoğunluğun, onların deyişiyle ‘sürünün’, örgütlenip, kendi kapalı av alanları olarak gördükleri devlet işlerinin yönetilmesine, yani politikaya dışardan gelen ortaklar, katılımcılar istemez. Çünkü yurttaşlar siyasete katılırsa, seçkinlerin rolü, konumu ve gücü azalır. ‘Onlar 4-5 yılda bir seçim sandığına oy atsınlar bizim aramızdan birini seçsinler yeter’ diyor seçkinler.AYRICA SEBEBİ GENELDE ANLAŞILAMAYAN T R A N S F E R L E R !.......Bu Sebebleki  Siyaset Yapma Tarzı ve Siyasi Partiler Yasası Değişmelidir Türkiyede kirlenmeye neden olan unsurların başında siyaset yapma tarzı yer almaktadır. Siyaset yapma tarzı aynı zamanda Anayasaya da bir ucu dayanan Siyasi Partiler Yasasının bir sonucu olarak şekillenerek ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla yazılı olmayan toplumsal ve siyasal normların, davranış kurallarının, siyasal ahlakın olumlu yönde bir değişme göstermesinin önkoşulu öncelikle 2820 sayılı Siyasi Partiler Yasasını değiştirmekten geçmektedir. Ondan sonra bu yasanın baz alınması sonucunda siyasi partilerin kendi organları tarafından oluşturulmuş olan bir ölçüde her partinin iç işleyişinin kurallar manzumesi olan tüzüklerinin değiştirilmesi gelir. O halde birinci adım siyasi partilerin dayandığı yasal ve hukuksal çerçevenin yeniden gözden geçirilerek “temiz” ve “çağdaş” bir topluma götürebilecek biçimde değiştirilmesidir.Çarkı işletmesi gereken bürokrasi ise halkın sorunlarının çözülmesi ve çıkarlarının korunması yerine siyasi mekanizmaya endekslenerek kendi hakimiyeti peşinde koşmakta, kendi çıkarlarını korumaya almaktadırlar.Yani hal böyle oluncada SİSTEMDEN BESLENENLER ELBETTE SİSTEMİ DEĞİŞTİRMEK İSTEMEZLER bence!..

                 Türkiye’nin veTosya’nın sorunlarını demokratik rejimi sınırlayarak ve kısıtlayarak çözemeyiz. Tam tersine sorunları demokrasi geliştirilerek ve kamuoyunun denetimi tüm siyasal mekanizmaya egemen kılınarak çözülebilir. Bu ilkenin önünde engel görünen bazı gerçekler var: Birincisi, Türkiye’de demokrasi hem kurumsal içeriğinden, hem de evrensel içeriğinden saptırılarak, sadece çoğunluğun yönetimi olarak anlaşılmakta ve uygulanmakta, böylece hem insanların temel hak ve özgürlükleri dikkate alınmamaktadır. İkincisi : siyaset bu baskının ve yağmanın hem sonucu hem nedeni olmuş, siyasi partiler `örgüt-delege-lider-milletvekili oligarşisi` içinde `yağmacı kültürün` taşıyıcısı haline gelmişlerdir. Bütün bu nedenlerle, siyaset artık ülkeye hizmet etmenin aracı olmaktan çıkmış, genelde eteket sahibi olmak isteyenlerin; köşeyi dönmek isteyenlerin kariyeri haline gelmiştirSonuç olarak bu durumu düzeltmek için yapılacak olanlar şöyle sıralana bilir : Artık lider tek kurtarıcı olarak görülmemeli ve öyle takdim edilmemelidir. İç işleyişte örgüt, kadro, tüzük ve programda buna göre düzenlenmelidir.Siyasi etik güçlendirilmeli, milletvekili dokunulmazlığı kürsü dokunulmazlığıyla sınırlandırılmalıdır. Sade üyeden genel başkana kadar herkes siyasi ahlak kurallarına tam olarak uymalıdır. Bunun için siyasi etik parti içi eğitimin önemli bir unsuru haline getirilmelidir.Parti üyeliği yeniden tanımlanmalı, naylon üyelik uygulamalarına son verilmelidir. Bu amaçla delege sistemi kaldırılarak siyasetin tabanı genişletilmelidir.. Parti içi demokrasi kurumlaşmalı seçimle gelen seçimle gitmelidir. Kendisi demokrat bir işleyişe sahip olmayan bir siyasi partinin ülkeye demokrasi getirmesi beklenemez.Ön seçim üyelerle ve seçimden makul bir süre önce yapılmalı, adayların fırsat eşitliği içerisinde yarışmalarının koşulları yaratılmalıdır.Adaylar seçimde yapacakları harcamaların kaynağını açıklamalı, seçim ölçülerini aşan harcamalar parti organları tarafından denetlenmeli ve engellenmelidir.Seçilmişleri izleme ve denetleme kurullarının yaygınlaşmasına çalışılmalıdır. Seçilen bir kişinin siyasi ahlaka uymayan davranışlar sergilemesi durumunda “geri çekilme” yöntemi devreye sokulmalıdır.Kısacası kim olursa olsun siyasi arenada halkı temsil etmeye soyunmuş kişi net ve anlaşılır biçimde olmalı,başarısızlığında istifa edebilmeli, vakti geldiğindede gidebilmeli,koltuğa yapışmamalıdır.Temiz siyasetde işte  gerçek anlamda demokratik bir ortamda yaşama şansını bulabilir. Hoş ve Esen Kalın.

Sürç-ü Lisan Eyledimse Affola                                                                                                                                                                                           Ahmet SİRKEOĞLU

Yorum Gönder

@name x