Bir deli, çölde bir şeyler araştırıyordu. Ne aradığını soranlara, buraya define gömmüştüm, onu arıyorum, dedi. Peki bir işaret koymadın mı diye sorulunca da; gerek yoktu, çünkü defineyi gömdüğüm yerin tam üzerinde garip şekilli bir bulut vardı diye karşılık verdi.
Bu fıkradaki deli türünden insanımız oldukça fazla ve işin garibi seçimlere yaklaştığımız bu dönemde gündemi seçim değil bulutlara işaret koyan deliler tayin ediyor.
Ömrümün hiç bir devrinde Cumhuriyet Halk Partili (CHP) olmadım. Ancak CHP’li değerli büyüklerim oldu. CHP’yi her zaman rejimin teminatı, cumhuriyetin temel felsefesinin yaşayan gücü olarak görmek istedim. 
 Son birkaç gündür yaşamakta olduğumuz bir hanım gazetecinin söyledikleri ve buna karşı; makul gelmeyen ve sorumsuzluk olarak nitelenebilecek tavırları partinin yönetim kadrosuyla ilgili düşüncelerimi, bir kere daha acı tespitlerle çiviledi.
Bunların başında sınıf arkadaşım Deniz Baykal’a karşı takınılan tutum geliyor. Bu yoğun siyasi gündem içinde İklim hanımı görüşecek ve uzun denebilecek süreler ayıracak kadar önemli bulan CHP yöneticileri, nedense Baykal’ı ikaz edecek kadar önemli bulmuyorlar.
CHP yönetimi kamuoyundaki imajı açısından şu sorulara mutlaka cevap
vermelidir:
Sayın Kılıçdaroğlu, bu gelişmelerden Sayın Baykal’ı neden haberdar etmemiştir? Bu tip olaylar şahsi değerlendirmelerle önemli veya önemsiz hükmüne götürülemez. Zira CHP’nin  tepesinde dolaşan akbabalar ellerindeki medya hakimiyetiyle  önemsizi önemli kılabiliyorlar.
Diğer CHP yöneticileri de olayı dinlemek ve dikkatle Deniz Baykal’dan kaçırmak üslubunu benimsemişlerdir.
Son üç yılın sorumluluk döneminde Deniz Baykal, Türkiye’nin milli fayda çizgisini dikkatle takip etmiştir. Emperyalizmin ve tekelci sermayenin Türkiye’nin başına örmeye çalıştığı çoraplara isabetli, doğru teşhisler koyarak  “Hayır” demeyi bilmiştir.
Elbetteki vatanperverlerin, milli çizgide duranların düşmanı çok olacaktır.
Siyasi çekişmeler her dönemde olur. Ancak bu konularda kolaya sapılmamalı, fazilet ve dürüstlükten ayrılmamalıdır. Unutmayalım ki namuslu ve şerefli insanlar başkalarının namus ve şerefini en az kendi namus ve şerefleri kadar aziz bilirler.
İklim hanım, onu kullananlar ve susanlar Hz. Ömer’in şu sözünü unutmasınlar: “Kötü bir işin en gizli şahidi vicdanımızdır.”  Ve günümüzde giderek unutulsa da “vefa” , insanı insan yapan en temel özelliklerden biridir. Bu konuda   çok beğendiğim bir hikayeyi sizlere sunmak istiyorum: Adam ve hayattaki tek arkadaşı olan köpeği bir kazada birlikte ölmüş, öbür dünyada yürüyorlardı. Adam çok susamıştı. Birden muhteşem bir yer gördüler. Rengarenk çiçekler, altından yapılmış bir bahçe kapısı ve onları karşılayan beyazlar içinde bir kadın. Adam sordu:
-Affedersiniz... Burası neresi?
-Cennet efendim.
Adam bunun üzerine sevinçle “Harika, peki bana biraz su verebilir misiniz?”
  “Tabiî, içeri girin. Dilediğiniz kadar su bulabilirsiniz.” Adam köpeğiyle birlikte kapıya yürüdü.
Ama kadın onu durdurdu:  “Üzgünüm efendim, köpeğiniz sizinle gelemez.”  Bunun üzerine adam geri dönüp köpeğiyle
birlikte ters yönde yürümeye başladı.
Bir süre sonra tozlu çamurlu bir
yolun sonunda karşılarına, çiftlik girişini andıran bir kapıyla yırtık pırtık elbiseli bir dede çıktı...
Adam sordu:
- “Affedersiniz içeride su var mı?”
Dede, tabii içeride bir çeşme var, dedi. Adam  “peki  arkadaşım da benimle gelip oradan içebilir mi?”  deyince
Dede  “Tabii...” dedi... Adam köpeğiyle birlikte doya doya su içtikten sonra sordu:
-Burası neresi?
 - “Cennet”  cevabını alınca, nasıl olur? dedi. Az önce muhteşem bir yere gittik, orasının da Cennet olduğunu söylediler. Adınızı kullanarak insanları kandırıyorlar. Kızmıyor musunuz?
Dede gülümsedi:  “Orası aslında cehennem. Kızmıyoruz, çünkü onlar, en yakın dostlarını satanlardan bizi koruyorlar...”